İHH Başkanı Bülent Yıldırım'dan şok açıklamalar   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 06-03-2010 (17:05)   Son Mesaj: 06-03-2010 (17:05)    Cevap: 0    Gösterim: 2029  

    06-03-2010

    İHH Başkanı Bülent Yıldırım'dan şok açıklamalar

    İHH Başkanı Bülent Yıldırım'dan şok açıklamalar
    İHH Başkanı Bülent Yıldırım 'Bir arkadaşımız teslim olduktan sonra öldürüldü' dedi.

    İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Müslümanlar Yahudilere işkence etse, ben bu filoyu yine çıkarırım. Biz zulme karşıyız" dedi.

    İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki kalabalık gazeteci ordusuna, Türkiye'ye döndükten sonra ilk açıklamalarını yapan Yıldırım, uluslararası sularda yaşanan kanlı İsrail baskını hakkında değerlendirmelerde bulundu.

    Sabah namazı sırasında baskına uğradıklarını belirten Yıldırım, "Baktık ki aynı Yecüc Mecüc gibi, havadan, denizden, botlardan, her türlü araç kullanılarak bize saldırılıyor. Sandık ki bize gösteri yapıyorlar. Hani onların karasularında olsak, Filistin sularında olsak, deriz ki bize saldırabilirler. Birden bire indirme yaptılar. Arkadaşlarımız, sadece sivil direniş gösterdi. Bütün basın oradaydı. Dedik ki kol kola girelim, içeri almayalım. Ama işin süreci değişti" diye konuştu.

    Sorgulandığı sırada, İsrail askerlerine "Siz krizi yanlış yürütüyorsunuz" dediğini aktaran Yıldırım, "Sen orada bize demir ve baltalarla saldırmadın mı?' diye sordular. Ben meşru müdafaa yaptığımı söyledim. Helikoptere, botlara karşı bir müdafaaydı bu. En yetişmiş komandolara karşı yaptık. Güya 35. dakikada gerçek mermi kullanma izni almışlar. Gaz bombası attılar, parçalar dağıldı. Arkadaşlar yaralandı. İlk kullandığı mermilerden iki tanesi plastik mermi. Bir tanesi ince çiviye benzer mermiler. Cevdet kardeşimiz, şehit olmuştur. Basın mensubudur. İsrailliler yukarda ateş ederken sadece fotoğraf çekiyordu. Tam bir metreden beynini parçaladılar" şeklinde konuştu.

    Yıldırım, kısa sürede geminin her tarafından şehit haberleri geldiğini vurgulayarak, "Bir baktık bunlar sahici mermi. Plastik mermi de yakından atıyor. İlk etapta arkadaşlarımız, askerlerden 10 tanesini etkisiz hale getirdi. Evet silahlarını aldık, kullansak yine haklıydık, hukukta sana saldıranın silahını alsan suçsuzsun. Şehit olacağız ama silah almayacağız dedik. Bu sayede İsrail'i zor durumda bırakacağız dedik. Silahları denize attık. Görüntüleri dünya verdi. Dünyada İsrail ordusunun güçlü bir imajı vardı. Üç beş gönüllü sizi püskürtebiliyor dedirttik" ifadelerini kullandı.

    [FLV]http://media.samanyoluhaber.com/media/habervideo/2010/06/2/17.flv[/FLV]

    Beyaz bayrak olsun diye gömleğini çıkardığını hatırlatan Yıldırım, "Ama kurşunların gelişi akla ziyan. Beyaz bayrağa rağmen insanları öldürdüler. Tuvalette iki ceset vardı, kime ait bilmiyoruz. 9 şehit cesedi verdiler. Ama bizdeki liste daha kabarık. 38 yaralı verdik, 21 yaralı var denildi. İnşallah onların dediği doğrudur. Şehit sayısının artmasını istemeyiz. Bütün dünyaya canlı yaptık. Hukuğun dışına çıkmadık. Bizi takip eden savaş gemileri vardı, yardım etmeleri gerekiyordu, etmediler. Teslim olan arkadaşlarımızı öldürdüler, bazılarını öldürüp denize attıklar. Doktor arkadaşımızı kurşunladılar. Kadınlar olmasa teslim olmazdık. İki çok ağır yaralımızı bırakmak zorunda kaldık" dedi.

    İsrailli askerler tarafından tutulduktan sonra işkence gördüklerini aktaran Bülent Yıldırım, başlarına gelenleri şöyle anlattı: "İnsanlar, kadınlar, çocuklar tuvalete gidemedi. Ellerinde silah hep hakaret ettiler. Bizi geminin ikinci katına aldılar, yerler ıslak, ellerimizi bağladılar. Diz çöktük, 5 saate yakın işkence yaptılar. Maksatlı olarak üstümüzde helikopteri döndürdüler. Helikopter denizden aldığı suyu üstümüze attı. Hava soğuktu, buz işkencesi gördük. İsteseler bütün yaralıları birkaç helikopterle taşıyabilirlerdi, yapmadılar. Arkadaşımızın bacağını uyuşturmadan tedavi ettiler"

    Saldırının Türkiye ve dünyada büyük yankı uyandırması üzerine, İsraillilerin tutumlarında değişiklik gördüklerine işaret eden Yıldırım, "Güya gönlümüzü almaya başladılar. Özellikle medyaya çok teşekkür ediyoruz. Eğer Yahudiler, Gazze'de olsa ve Müslümanlar Yahudilere işkence etse, ben bu filoyu yine çıkarırdım. Allah razı olsun Başbakan, Cumhurbaşkanı, Bakan Davutoğlu beni aradı. Erbakan hocam beni aradı. Diğer siyasi partilere çok teşekkür ediyorum. THY'ye teşekkür ediyorum" diye konuştu.

    Bütün dünyaya seslendiğinin altını çizen Yıldırım, "Bu ambargo kalkacak. Biz şehit verdik diye korkmuyoruz. Bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz. İnsanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırsınız, ya da insani yardım vakıfları olarak daha büyük filolarla Mısır'dan ve denizden aynı anda harekete geçeriz. Ondan sonra olacakları devlet liderleri düşünsün. Biz bedel ödeyeceğiz, siz de ödeyeceksiniz. Bütün dünyadaki vicdan sahipleri birleşmiştir. Hiç bir şeyden korkmuyoruz" şeklinde konuştu.


    DAHA ÖNCE DE İDDİA EDİLMİŞTİ

    İsrail'in Gazze'ye yardım taşıyan gemilere saldırısının ardından özel bir uçakla ülkelerine dönen 18 Kuveytliden biri, Ali Buhamd, "Yaralı bir Türk'ü başına ateş açıp öldüren bir İsrail askeri gördüm" demişti. İHH Başkanı Yıldırım da bu iddiayı doğrulamış oldu.


    Yıldırım, “İlk etapta arkadaşlarımız, gelen İsrail askerlerinden 10 tanesi etkisiz hale getirdi. Silahlarını aldık ama kullanmadık. Denize attık. Tedavilerini yapıp, sularını verdik. Ama onlar teslim olan arkadaşlarımızı vurdular. Bizim arkadaşlarımız, demirlerle, sandalyelerle İsrail askerlerine saldırdı. Meşru müdafaa. Helikoptere, uçağa ve İsrail’in en iyi yetiştirilmiş komandolarına karşı, kendilerini savundular. Bu ambargonun kalkması için gerekirse, vaktini bizim tayin edeceğimiz, daha büyük filolarla, daha büyük araba konvoylarıyla, Mısır’dan ve denizden aynı anda olmak üzere bütün dünyayı harekete geçiririz. Sonrasını devlet başkanları düşünür” dedi.

    GİDİŞİMİZ MISIR GÜZARGAHIDIR

    İHH Başkanı Bülent Yıldırım yaşadıkları süreci şöyle anlattı:
    “Elliden fazla ülkeden insan vardı. Toplam 35 milletvekili, birçok siyasetçi, aydın, gazeteci arkadaşlarımız da vardı. Toplam 9 gemiyle yola çıktık. Gemilerden bir kaçına yolda sabotaj yapıldı. Gelemez oldu. Birkaç gün denizde bekledik. Sonra var olan gemilerle hareket ettik. Aslında hepinizin düşündüğü gibi İsrail’in bize böyle bir silahlı müdahale edeceğini hiç hissedemedik. Anlayamadık da. Çünkü İsrail ‘Bütün filomla geleceğim’ diyordu. İsrail basını devamlı bizi arıyor. Canlı yayına giriyordu. Dünyanın her tarafından aranıyorduk. İçimizde Hristiyanlar, Yahudiler ve Ateistler vardı. Her görüşten insanla beraberdik. Biz aslında İsrail’in karasularına hiç girmedik. Hatta dünya tarihinde ilk defa olmuştur. Ucu açık bir tatbikat ilan etti. Atış yeri olarak bunu söyledi. 68 mil dedi. Biz radarlarda baktığımızda bunun sanal bir tatbikat olduğunu gördük. Çünkü gemiler geziyordu. Buna rağmen 80 milde gittik. Uluslararası sularda gittik. Ama İsrail bunu anlamadı. Yarın, öbür gün kaptanımız kullanacak. Belgeleriyle ortaya koyacağız. Bizim gidiş güzergahımız Mısır sularıdır. Mısır üzerinden Gazze’ye girmektir. Bunları ilgilendiren hiçbir şey yok."

    SABAH NAMAZINDA OPERASYON DÜZENLENDİ

    “Buna rağmen birden bire etrafımızda zodyak botlar çoğalmaya başladı. Helikopterler, F16’lar, 5 tane büyük savaş gemisi ve denizaltı. Biz yine yayın yaptık. En azından böyle bir kafasızlık yapmazlar diye düşündük. Sabah ezan okunurken, biz namaza durduk. Baktık ki etrafımızda, sayısı belli olmayacak şekilde, havadan, denizaltıdan, botlarla her türlü araç kullanılarak bize saldırılıyor. Biz yine gösteri yapıyorlar dedik. Onların karasularında olsak veya illegal olarak fiili olarak korsanlık yaptıkları sularda olsak, yani Filistin sularında olsak, bize saldırabilirler deriz. Birdenbire indirme yaptılar. Arkadaşlarımız, sadece sivil direniş gösterdi. Bütün basın oradaydı. Kol kola dedik içeri almayın. Sonra baktık ki kol kola girmekle olmuyor. İsrailliler beni sorgularken onlara bir söz verdim. Ben yiğit adamım. Verdiğim sözde dururum. 3 gün boyunca bütün birimler sorguladı. Bana dediler ki ‘Sen orada demirlerle, baltalarla bize saldırılmadığını mı düşünüyorsun’. Dedim ki ‘Demirlerle, sandalyelerle size saldırıldı. Meşru müdafaa.’ Ben dedim bunu açıklarım. Size söz veriyorum. Gideceğim basında diyeceğim ki bizim arkadaşlarımız, orada gördükleri sopalarla kendilerini savundular."

    BİR GAZETECİ HAYATINI KAYBETTİ

    “İlk dönemde diyorlar ki silah kullanmadık. Güya 35’inci dakikada silah kullanma, yani gerçek mermi kullanma iznini almışlar. Peki siz hemen ses ve gaz bombası attınız. Attığınız bombalardan parçalar çıktı. Arkadaşlarımızın çoğu yaralandı. Bu silah değil mi? Biz istatistik yaptık. İlk kullandığı mermilerden iki tanesi plastik mermi. Bir tanesi çiviye benzer mermiler. Bizim Cevdet kardeşimiz. Allah yakınları sabır versin. O şehit olmuştur. Cevdet kardeşimiz basın mensubudur. İsrailliler yukarıda ateş ederken, sadece fotoğraf çekiyordu. Tam bir metreden vurdu ve beynini parçaladı. Bu yetmedi. Baktık her taraftan şehit haberi geliyor. Birazdan atılan mermileri gördük ki bunlar gerçek mermi. Plastik mermi de öldürüyor. Çünkü 1.5 - 2 metreden atıyorsun. Gerçek mermileri saydırmaya başladılar."

    10 İSRAİL ASKERİNİ ETKİSİZ HALE GETİRDİK

    “İlk etapta arkadaşlarımız gelenlerden 10 tanesi etkisiz hale getirdi. Araya girdik. Ne olursa olsun. Haklı olacağız. Normalde bizim meşru müdafaamız. Yine onlara söz verdim. Söylüyorum. Silahlarını aldık. Biz silahlarını kullansak, yine dünyada hukuk nezdinde meşru müdafaa olacaktı. Çünkü hukukta, sana saldıranın silahını alıp, onu vursan suçsuzsun. Biz buna rağmen, arkadaşlara dedik ki şehit olacağız. Ama görüntülere silah kullanan konumda düşmeyeceğiz. Bu kararımızla arkadaşlarımız şahadeti kabul etti. Biz onlardan aldığımız silahların hepsini denize attık. Bu sözü de onlara verdim. Söylüyorum. Sopalarla sizin askerlerinizi etkisiz hale getirdiğimiz görüntüleri, dünyaya verdiniz. Çok güzel ettiniz dedim. Dünya’da İsrail ordusunun bir imajı vardı. Güçlü bir imajı. Arap ülkeleri İsrail orduları yenilmez diyordu. Ama bakın 3-5 tane gönüllü bile sizin en güçlü ordunuzu püskürtebiliyor. Siz kendi kendinizi rezil ettiniz. Sorguda söyledim bunu."

    ASKERLERİ TESLİM EDEN DOKTORU VURDULAR

    “Arkadaşlarımız teslim olduktan sonra vuruldu. Yine Endonezyalı bir doktor arkadaşımız, İsrail askerlerine zarar gelmesin diye bir yere koymuştuk. Tedavilerini yapmıştık. Suyunu vermiştik, çatışma anında. Yukarıda ölürken, İsrail askerlerinin suyunu veriyorduk. Her onlara baktığımızda bize haber geliyordu. Şu da şehit oldu diye. Endonezyalı arkadaşa dedik ki bunu teslim et. Teslim etti. Tam giderken karnına 5 tane kurşun sıktılar. İnsanlık adına hiçbir şey yok orada. Ondan sonra baktım olacak gibi değil. Beyaz bayrak olsun diye gömleğimi çıkarıp salladım. Ama kurşunların gelişi akla ziyan. Beyaz bayrağı görünce duracaklarını düşündük. Ondan sonra yine insanları öldürdüler."

    38 YARALI TESLİM ETTİK

    “Bir arkadaşımız gördü. Tuvaletin birinde iki tane ceset vardı. Kime ait olduğu belirlenemedi. Onlar da ortada yok. Şu anda bize 9 tane şehit cesedi verdiler. Aileler bunları teşhis edecek. Ama bizdeki liste daha kabarık. Şu anda ortada değil bunlar. Kayıplar var. 38 yaralıyı doktor arkadaşımız elleriyle teslim etti. Dönüşte bize dediler ki 21 tane yaralı var. Biz bu kadar duyulmuş bir olayı gizleyemeyiz dediler. Hepsini göreceğiz. İnşallah onlar haklıdır. Çünkü şehit ve yaralıların sayısının artmasını biz de istemeyiz."

    BİZİ TAKİP EDEN SAVAŞ GEMİLERİ YARDIM ETMEDİ

    “Bütün dünyaya canlı yayın yaptık. Üç tane sistem kurmuştuk. Onlar bir sistemimizi çökertti. İnternet üzerinden saatlerce yayınımız oldu ve onların gerçek yüzünü gördüler. Biz hukukun dışına hiç çıkmadık. Fedakarlık yaptık. İnanmadığımız hukuka bile uyduk. Çünkü bizi takip eden bazı ülkelerin savaş gemileri vardı. Yardım etmeleri gerekiyordu. Yardım etmediler. Onlar elimize geçtiği zaman tedavilerini yaptık. Onlar bunların karşılığında, teslim olan arkadaşlarımızı öldürdüler. Bazı arkadaşlarımızı öldürüp, denize attılar. Daha bilemiyoruz bunlar kim. O kadar çok yaralı arkadaşımız var ki önümüzdeki günlerde bunları göreceğiz."

    KADINLAR OLMASA TESLİM OLMAZDIK

    “Hani teslim olduk değil mi? Ellerimizi kaldırdık, hep beraber. Kadınlar olmasa biz yine teslim olmazdık. Bütün arkadaşlarımı kutluyorum. Bir tanesi geri adım atmadı. 1 yaşındaki çocuğun annesini esir aldılar. Çocuğu rehin tuttular. Anne ve babasını çocuktan ayırdılar. Sonuçta çocuğa bakamayıp, geri getirdiler. Böyle zalim bunlar. Hiçbir arkadaş geri adım atmadı. Hiçbiri onlara zarar vermedi. Dünyada Filistin’in hakkı iyice tanınsın ve bilinsin diye. Çünkü biz oraya mazlum insanların hakkını dünyaya anlatmaya gitmiştik. Sonra yaralılarımız vardı. Başından vurulmuş. Beyni parçalanmış. İsmini vermek istemiyorum, durumu çok ağır. Belki de kurtulamayacak. İki tane çok ağır yaralımızı orada bırakmak zorunda kaldık."

    KEŞMİRLİ İNGİLİZ KADIN

    “Keşmirli kızımız var. Bu kızın bir manzarasını gördüm Ömür boyu unutamam. Bütün kapıları tutmuşlar. Bütün silahlar bize dönük. Ayağa kalkanı vuracağız diyorlar. Zaten lazerle vurdular çoğunu. Bizim kızımız cesaret etti ve bir yazı yazdı. Kendisi İngiliz vatandaşı. Yazıyla birlikte onlara doğru gitti. ‘Yaralılar var. Size vermek istiyoruz’ yazıyordu. Nerdeyse bu kızımızı da vuracaklardı. Hiçbir insaf yok."

    BUZDOLABI İŞKENCESİ GÖRDÜK

    “Sonra anlaşma oldu. Yaralıları vermeye başladık. Hepimizi tek tek çıkarmaya başladılar. Saatler sürdü. İnsanlar tuvalet ihtiyacına gidemedi. Hep hakaret ettiler. Sonra bizi geminin ikinci katına aldılar. Yerler ıslak. Ellerimizi bağladılar. Çoğumuzun arkadan. Çok sıkı bağladılar. Ellerimizde hala iz vardır. Sonra 5 saate yakın işkence yaptılar. Maksatlı olarak helikopteri üzerimize getirip, döndürmeye başladılar. Helikopter, denizden aldığı suyu üzerimize atmaya başladı. Bizim kaldığımız yer, geminin soğuk tarafıydı. Bana deseniz ki ‘Buzdolabı işkencesini gördünüz mü’ diye. Evet gördük arkadaşlar. Bu arada hastalarımızı alıyorlardı. Yukarıda dakikalarca tutup, götürüyorlardı. İsteseler, bütün yaralıları birkaç helikopterle alabilirlerdi. Yapmadılar. O yaralıları tek tek götürdüler. Arkadaşlarımız anlatacak size. Hastanede vida gibi bir şeyle, uyuşturmadan bacağının içini açtılar. Hiç mi insaf yok."

    ZULMÜ KİM YAPARSA ONA KARŞIYIZ

    “Sonra gönlümüzü almaya başladılar. Çünkü Türkiye ve dünya ayağa kalktı. Ben halka çok teşekkür ediyorum. Türk ve dünya halklarına çok teşekkür ediyorum. Özellikle medyaya çok teşekkür ediyorum. Gemimizde olan basın mensupları ve sizler, insanlık adına bir zafer kazanmamızda büyük katkıda bulundunuz. Biz her zaman diyorduk. Sorgu sırasında da dedim. Eğer Yahudiler Gazze’de olsa. Müslümanlar bu zulmü yapsa, ben yine bu filoyu yola çıkarırım. Bizim için zulüm önemlidir. Zulmü kim yaparsa yapsın, ona karşıyız."

    GEREKİRSE YİNE FİLO GİDER

    “Bütün dünyaya sesleniyorum. Bu ambargo kalkacak. Biz şehit verdik diye korkmuyoruz. Bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz. İnsanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırsınız, ya da sivil toplum kuruluşları olarak biz. Bu ambargonun kalkması için gerekirse, vaktini bizim tayin edeceğimiz, daha büyük filolarla, daha büyük araba konvoylarıyla, Mısır’dan ve denizden aynı anda olmak üzere bütün dünyayı harekete geçiririz. Ondan sonra olacakları devlet liderleri düşünsün. Ya bu insanları kurtaracaksın. Ya da biz ve siz bedel ödeyeceksiniz. Bu konuda kararlıyız. Bütün dünyadaki vicdan sahipleri birleşmiştir. Biz hiçbir şeyden korkmuyoruz. Hiçbir şeyden de geri adım atmıyoruz."

    Bülent Yıldırım, gözaltı sürecinde yaşadıklarını da düzenlenecek toplantılarla detaylı olarak anlatacağını söyledi.




    İHH Başkanı Bülent Yıldırım'dan şok açıklamalar Yorumları