Abdurrahman Sütçü, Van Organize Sanayi Bölgesi'nde oluklu mukavva üreten bir fabrikanın sahibi. Aslen Erzincanlı ancak girişimciliğe İstanbul'da başlamış. Sovyetler'in yıkılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Türkmenistan'da devam etmiş yatırımlarına. Bu ülkede önemli yatırımları olmasına rağmen orada da durmayarak, Van'a düşürmüş yolunu. Halen sektöründe Doğu Anadolu'nun en önemli üreticilerinden. Bölgede benzer yatırımların bulunmamasından kaynaklanan cazip yatırım ortamı kadar, memleketinin geri kalmış bir bölgesine hizmet etme idealizmi de, onu buraya çeken en önemli etken. Van'da da sanayicilik yapılabileceğini, üretimden para kazanılabileceğini ispatlamak ve yeni yatırımcılar için rol model olmak istiyor. 16 yıldır Türkmenistan'da yaşayan Sütçü, artık ailesiyle beraber Van'a taşınmış. Yurtdışı işlerini de bu şehirden idare ediyor. 9 ayda kurduğu Sağlam Ambalaj fabrikasında halen 50 kişi çalıştırıyor. Tam kapasiteye çıktıklarında istihdamın 110'a çıkacağını belirtiyor.
Abdurrahman Sütçü'nün yatırımı, Türkiye'nin kanayan yarası Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için, sözün bittiğinin ve icraat döneminin başladığının göstergesi. Yıllardır kendilerine umut satılmasından bıkan ve adeta ‘umut yorgunu' haline gelen bölge insanı artık somut adımlar bekliyor. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de, hükümetin Doğu'ya ayırdığı bütçeler, yeni teşvikler ve uygulamaya konulan kalkınma programları ile topyekûn bir kalkınma seferberliğinin başlamış olması. En ücra köylere kadar götürülen alt yapı hizmetleri, bölgede yatırım düşünen özel sektörün de önünü açıyor aslında. Alt yapı yatırımlarına ek olarak, hükümetin uygulamaya koyduğu yeni teşvik paketinde 4. bölgede yer alması, Doğu ve Güneydoğu için yeni bir fırsat kapısı anlamına geliyor. Yeni teşvik paketinde bölge için bugüne kadar görülmemiş nitelikte teşvikler öngörülüyor. Örneğin yeni yatırımlardan 7 yıl boyunca sigorta primi kesilmiyor, kurumlar vergisi yüzde 20'den yüzde 2'ye çekiliyor.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'na (TUSKON) bağlı 7 federasyondan biri konumundaki Doğu Anadolu İşadamları ve Sanayiciler Federasyonu (DASİDEF) tarafından geçen yıl birincisi düzenlenen Doğu Anadolu İşbirliği ve Kalkınma Köprüsü (DAKİK) toplantısı, bölgede özel sektörün varlığı adına ciddi bir heyecan dalgasına sebep olmuştu. Avrupa'daki Türk girişimcilerin yanı sıra Türkiye'nin farklı bölgelerinden iş adamlarının katıldığı toplantıda bölgedeki yatırım imkânları konuşulmuş, projeler ortaya konulmuş ve işbirliği yolları aranmıştı. Elbette Doğu'da işler Batı'daki gibi yürümüyor. Heyecan verici projeleri bile hayata geçirmek ciddi emek, fedakârlık ve elbette bir idealizm istiyor. DAKİK toplantısı sonrası Doğu Anadolu'ya yatırım yağmadı elbette ama aradan geçen bir yılda önemli mesafeler alındı. En azından Türkiye'nin ‘Doğu Gerçeği' ülke gündemine taşındı. Orada alınan bazı yatırım kararları uygulamaya konuldu. Geçen yıl Başbakan Erdoğan'ın katıldığı toplantının bu yılki şeref konuğu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'dü. Bu çalışmaya çok önem veren Cumhurbaşkanı, beraberindeki iki bakan ve bölge valileriyle beraber programın açılışında konuşarak, Doğu Anadolu'ya ‘devlet her zaman yanınızda' mesajı verdi. DAKİK sürecine geçmeden bölge gerçeğine, son gelişmeleri de dikkate alarak, göz atmakta yarar var.
‘AĞRI BİR FIRSATLAR ŞEHRİ'
Doğu Anadolu, Türkiye'nin en fakir illerini barındırıyor. Muş, Ağrı, Ardahan, Kars ve Iğdır'a fakirlikte rakip olabilecek iller sadece Güneydoğu'da var; Hakkari ve Şırnak gibi… Doğu Anadolu, 12 ilden oluşan, toplam 4,6 milyon nüfuslu bir bölge. Nüfusun bu kadar az olmasının temel sebebi elbette göç. Memleketinde iş ve aş bulamayan insanlar sürekli Batı illerine göç ediyor. Batı'dan yatırım gelmediği gibi sermaye sahibi insanlar da yatırımlarını başka illerde değerlendiriyor. Buna en basit örnek Ağrı. Türkiye'nin en fakir illerinden Ağrı'da doğmuş ve büyümüş girişimciler bugün Batı illerinde 25 holdingi yönetiyor. İşin kötü yanı gidenler tekrar gelmiyor. Bölgenin umutsuz hali, ‘memlekete yatırım' idealizmini de engelliyor. Peki, durum gerçekten bu kadar vahim mi? Elbette değil, hatta medyaya yansıtılandan daha iyi ve umut verici ancak bunu tespit edebilmek için bölgeyi yakından tanımak ve ayrıntılara inmek gerekiyor.
Bölgenin en umutsuz illerinden Ağrı'yı turladığınızda, bu umutsuzluğun gerekçelerini anlamak zor olmuyor. En basit alt yapı sorunlarını bile çözememiş, insanların geleceğe son derece karamsar baktığı ve devletin sosyal desteğine bağımlı bir şehir burası. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Erat, ildeki iş hayatının yüzde 99,9'unun ticari işletmelerden oluştuğunu belirtiyor. İlde sanayi işletmesi olarak sadece 4 fabrika var; 3'ü un ve yem, biri ise süt fabrikası. Ancak hepsi şu anda kapalı. Fabrika olarak sadece kamuya ait şeker fabrikası bulunuyor. Mehmet Erat, burayı özelleştirmediği için Başbakan Erdoğan'a müteşekkir olduklarını söylüyor. Çünkü özelleşirse fabrikanın kapanacağına kesin gözüyle bakıyor! Bu şartlar altında çıkan teşvik yasası Ağrı'nın da içinde bulunduğu Doğu illerine ciddi avantajlar getirmesine rağmen Başkan Erat bunu yeterli bulmuyor. İtirazının temel noktası, Ağrı gibi kişi başı geliri 568 dolar olan bir ille, Malatya gibi 6 bin dolar olan illeri aynı kategoride değerlendirmesi. Aslında bu noktada yeni teşvik yasasında, 5084 sayılı eski yasanın eksikliklerinin, azalmakla birlikte devam ettiği ortaya çıkıyor. Çünkü eski yasa Düzce ile Ağrı'ya aynı teşviki veriyordu, yeni yasa ise alanı daraltmakla birlikte Malatya, Kastamonu, Trabzon gibi illeri Doğu'nun en fakir illeri ile aynı kefeye koyuyor. Muş, Ardahan, Hakkari ve Şırnaklılar da haklı olarak soruyor; o şehirlere gitmek varken yatırımcı neden bize gelsin? Van Aktif Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (VASİAD) Ali Çiçeksay'ın da teşvik yasasına itirazı ise 4. bölgenin çok geniş tutulması kadar, geçmiş yatırımların bu işten faydalanamaması. Teşviklerin bu kadar avantajlı olmadığı dönemde elini taşın altına koyarak Doğu'ya yatırım getiren girişimcilerin cezalandırılmaması gerektiğini vurgulayan Çiçeksay, “Yeni teşvik yasasında önceki yatırımlar için de bir düzenleme yapılmalı. Yoksa hem haksız rekabet olacak, hem de zor dönemde bölgeye yatırım getiren iş adamları zor durumda kalacak” diyor.
Ağrı Valisi Mehmet Çetin'e şehri sorduğunuzda ilk sözü, “Ağrı bir fırsatlar şehridir.” oluyor. Bu kadar olumsuzluğun ve umutsuzluğun içinde Vali'nin yaklaşımı ilk başta şaka gibi gelse de söyleminin altını dolduracak çalışmaları ve projeleri var. Vali'ye göre devlet halen Doğu'da üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. O bu gelişmeleri, “Cumhuriyet döneminin rekorları kırılıyor” diye anlatıyor. Ancak buna rağmen iş, aş ve üretim sorunu halen çözülemediği için halktaki umutsuzluk devam ediyor. Buna ilaveten, çok konuşulmamasına rağmen bölgedeki diğer önemli sorun, sosyal ve kültürel hayatın neredeyse hiç olmayışı. Bölge insanı asıl aş ve iş meselesiyle ilgilense de, bu şehirlere tayinle gelen memurlar, üniversite öğrencileri ve özel sektör çalışanları da, sosyal hayatın olmamasından dolayı bir an önce buradan ayrılmak üzerine plan yapıyor. Bu insanlar bölgeye çok şey katabilecekken, geldikleri şehirleri benimseyemediklerinden verimli olamıyor. Ağrı Valisi Mehmet Çetin bu iki soruna da aynı anda çözüm üretmeye çalışan idealist bir bürokrat. Yaptırdığı sosyal ve spor tesisleri ile kentin sosyal hayatını hareketlendirmeye çalışıyor. Çok iyi bir tenis oyuncusu olan Vali, şehre iki tenis kortu bile kazandırmış. Ağrı'da halen tenis öğrenen bir genç grubu bile var.
İş ve aş meselesine yönelik somut gelişmeler de var Ağrı'da. Herkesin bildiği ve yıllardır konuşulduğu gibi bölgenin kalkınmasında lokomotif sektörler; tarım ve hayvancılık. Ağrı'da halen 15 bin başlık modern besicilik tesisinin kuruluş çalışmaları devam ediyor. Merkezin ihalesine hazırlandıklarını belirten Vali Çetin, modern ahırların ve binaların TOKİ tarafından yapılacağını belirtiyor. Hayvan alımı için destek Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınırken, bölgedeki Et Balık kombinası da, çiftçinin etine alım garantisi verecek. Proje kapsamında çiftçilerin eğitiminden, hayvan ırkı ıslahına kadar modern hayvancılığın konusu olabilecek her ayrıntı düşünülmüş. Projenin bir özelliği de tepeden inme bir mantıkla değil, çiftçilerin onay ve desteği ile uygulanması. Vali Çetin bu noktaya özel önem veriyor: “Burada tepeden inmeci, dayatmacı devlet anlayışını bitirmek istiyoruz. Yıllar içinde şunu gördük, Doğu'da halkın benimsemediği projeler boşa gidiyor. Vatandaşın durumunu, ihtiyaçlarını, beklentilerini dikkate alarak yatırım yapmak lazım. Besicilik projesi böyle bir çalışma oldu. Hayata geçtiğinde bölge için örnek bir yatırım olacak.”
Vali Çetin, kamunun öncülük ettiği modern besi hayvancılığının yanında özel sektöre de jeotermal yatırımı için çağrıda bulunuyor. Ağrı'nın Diyadin ilçesinde halen çok değerli jeotermal yatakları bulunuyor. Zengin termal su kaynağına sahip bölgede ciddi yatırım yok. Yeni teşvik yasasında Doğu'da desteklenen sektörlerden biri de jeotermal. Diyadin, Türkiye'nin önemli turizm bölgelerinden Doğu Beyazıt ilçesi ve Ağrı Dağı'na çok yakın. Dolayısıyla zaten hazır bir müşteri potansiyeli var. Bunun yanında burada kurulacak tesislerin başta İran olmak üzere Ortadoğu'dan turist çekme şansı çok yüksek. Vali Çetin, “Hâlâ buraya nasıl yatırımcı gelmez anlamıyorum. Kendini en kısa sürede amorti edecek bir yatırım bu. Ben Vali olarak burada tesis düşünen yatırımcıya her türlü kolaylığı sağlamaya ve bütün bürokratik engelleri kaldırmaya söz veriyorum.” diyor.
‘SOSYAL DEVLET İSTİSMAR EDİLİYOR'
Doğu'daki kalkınmışlık sorununu konuşurken, problemin bölge insanına bakan yönüne de değinmek gerekiyor. Doğu'nun geri kalmışlığı bölge insanından bağımsız düşünülebilecek bir konu değil. Daha doğrusu, bölgeye dışarıdan yatırım getirmekle çözülebilecek bir sorundan bahsetmek mümkün değil. Bu noktada çuvaldızı biraz da bölgeye batırmak ve sosyal yardımlar meselesine değinmek gerekiyor. Van, bölgenin en kalkınmış ve coğrafi olarak da en güzel illerinden. Buna rağmen bu ildeki yeşil kartlı sayısı, nüfusun yüzde 53'üne tekabül ediyor. Yıllardır terör korkusuyla köylerini tek ederek şehir merkezlerine gelen nüfusa devlet sahip çıkmış bugüne kadar. Köyünde ağa olmasına rağmen şehirde geçimini temin etmekte zorlanan bu insanların bütün sağlık ihtiyaçları yeşil kart uygulamasıyla karşılanmış. Erzak ve kömür yardımları, çocuk yardımları, giyim ve eğitim yardımları da cabası. Devlet mağdur durumdaki insanlara sosyal yönünü fazlasıyla hissettirmiş. Hatta iş öyle noktaya gelmiş ki Doğu'da yeşil kart efsaneleri bile oluşmuş. Kız isteyen damatlara, sigortalı işin var mı yerine, ‘yeşil kartın var mı' diye sorulur olmuş.
Van Valisi Münir Karaloğlu, ilde geçen yıl sadece yeşil kart giderleri için devletin 221 milyon lira harcadığını, bu yılın ilk altı ayında da rakamın 144 milyon lirayı bulduğunu söylüyor. Bazı Yeşil Kart sahiplerinin, imkânları olduğu halde kartları iptal edilmesin diye sigortalı olmak istemediklerini belirterek, “Yeşil kartlı işe girecek ama önce işverenle, kendini sigortalı yapmasın diye pazarlık ediyor. Yeşil kart artık bir tür sigorta kurumu haline dönüşmüş bölgede. Konuyu bölge valileri ile konuşup Ankara'yı bilgilendiriyoruz. İnsanları üretime teşvik etmek lazım, o bakımdan bölgeye yönelik sosyal politikaları gözden geçirmek şart” diyor. Zaten kayıt dışının çok yüksek oranlarda seyrettiği bir ortamda, kayıt dışılığa bir de sosyal politikaların alet edilmesi gerçekten düşündürücü. Van gibi bir ilde oran yüzde 53 ise daha fakir illerde yeşil kartlı sayısının daha fazla olması kaçınılmaz. Bu durum bölgeye dışarıdan gelecek yatırımlar için de bir dezavantaj. Çünkü zaten kalifiye eleman sıkıntısı had safhada. Buna birde yeşil kartlıların çalışmak istememesi eklendiğinde, işsizliğin tavan yaptığı bölgede, işçi bulamamak gibi bir garabet oluşması kaçınılmaz!
DOĞU'NUN İŞGEM'LERE İHTİYACI VAR
İşin ilginç yanı hükümet Doğu'da sadece sosyal yardımlar değil, insanları üretime katacak çok önemli projeler de geliştiriyor. İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) buna en güzel örnek. İŞGEM aslında Başbakanlık Özelleştirme idaresinin yürüttüğü bir proje. Özelleştirme sonrası işsiz kalacak nüfusun yeni işe yerleştirilmesi veya kendi işini kurması için uygulamaya konulmuş ancak daha sonra bir tür ‘KOBİ fidanlığına' dönüşmüş bir çalışma. 16 ilde bulunan İŞGEM'lerin faaliyetini sivil toplum kuruluşları üstlenmiş. Van İŞGEM'i, Van Sanayici ve İş Adamları Derneği (VANSİAD) yürütüyor. Dernek Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Gedik'in başında bulunduğu çalışma, aslında Doğu'nun, devlet desteğinden faydalanarak, kendi imkânları ile gerçekleştirebileceği kalkınmanın somut bir örneği. Sümerbank'ın ildeki fabrikasını kullanan İŞGEM'in faaliyeti kısaca kendi işini kurmak isteyen girişimcilere finans, mekân, eğitim ve danışmanlık desteği veriyor. Elinde bir projesi olan girişimci adayları, bütün altyapısı hazır bir ortamda, piyasaya göre çok düşük bir kira bedeli ile burada üretim yapabiliyor. Üretim süreci aynı zamanda bir öğrenme süreci anlamına da geliyor. İŞGEM bünyesinde halen 30 işyeri var ve 300 kişilik istihdam sağlanıyor. Girişimci burada en fazla 5 yıl kalabiliyor. 5 yıl sonra bir tür mezuniyet gerçekleşiyor ve Kobi buradan ayrılarak üretimine artık kendi başına devam ediyor. Mahmut Gedik şu ana kadar 7 firmayı mezun ettiklerini ve bunların 4'ünün başarılı olduğunu ve kendi başına üretime devam ettiğini söylüyor. Halen devam eden 30 firmanın 20'sinin bile başarılı olması, Van adına büyük kazanç. Bu insanların Vanlı olması, şehrin kendi girişimcilerini yetiştirmesi Doğu'nun kalkınmasında üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus. Van İŞGEM örneği, yıllardır dışarıdan yatırımcı bekleyen Doğu illeri için etkili bir model ortaya koyuyor. Sermaye yetersizliği, özgüven eksikliği ve eğitim yetersizliği sorunu yaşayan Doğulu girişimciler için İŞGEM'lerin bir tür devlet politikası olarak yaygınlaştırılması son derece önemli.
Doğu'ya son yıllarda çok ciddi kamu yatırımları yapılıyor. Halk, en ücra köşelere kadar devletini yanında görmekten memnun elbette ancak burada altı çizilmesi gerekli bir husus daha var. Hem vatandaşlar hem de sivil toplum kuruluşları, bu yatırımları ve bütçeleri yönetecek bürokratların çok önemli olduğu noktasında hemfikir. Yani bölge kentlerini yönetecek bürokratların projeleri olan, halkla teması güçlü ve idealist isimler olması şart. Mahmut Çetin, “Doğu'ya idealist, kapasiteli ve deneyimli yöneticiler lazım” diyor. Bölgede kiminle konuşsanız, idealist bir Vali'nin, bulunduğu ilin çehresini değiştirebildiği ve yitirilen umutları geri getirdiğini söylüyor. Doğu'da belediyelerin gelirleri çok kısıtlı olduğundan, kamu bürokratlarının önemi artıyor. Asıl hizmet onlardan bekleniyor. Öyle ki şehirde çöpler bile toplanmamışsa halk Vali'ye kızabiliyor. Devlet algısının çok yüksek olduğu Doğu'ya atanacak bürokratların çok dikkatli seçilmesi konusu da aslında Doğu'nun kalkınma sürecinde hükümetin özel politika geliştirmesi gereken bir konu. Mevcut uygulamalara bakıldığında ise bazı yerlerde hâlâ Doğu illerinin ilk valilik yeri olduğu görülüyor. Sivil toplum kuruluşları, Doğu'nun bürokratlar için bir staj ve deneyim kazanma yeri gibi görülmesinin bölge için ciddi kayıp olduğu görüşünde.
Doğu Anadolu'nun kalkınmasında en önemli konu başlıklarından biri de sınır ticareti ve sınır kapıları meselesi. Hükümetin sınır ticaretine yönelik son düzenlemeleri bölgede heyecan dalgasına sebep olmuş. Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesindeki Gürbulak ve Van'ın da Saray ilçesine bulunan Kapıköy gümrük kapılarından başta İran olmak üzere Kafkas ve Ortadoğu ülkeleriyle gerçekleştirilecek ticaret, aynen geçmişte olduğu gibi şimdide bölgeye hayat verebilecek potansiyele sahip. İş adamları sınır ticaretine çok önem veriyor ancak yapılan düzenlemedeki muğlak buldukları noktalardan şikayetçiler. Sadece Van, İran'ın 4 iline sınırı olan bir kent. Vali Münir Karaloğlu, kısa süre önce çıkan sınır ticareti kararnamesinden sonra şimdi de İran ile bir serbest ticaret anlaşmasının zorunluluk haline geldiğini söylüyor. Bölgede halen İran ile sınır kentleri arasında, sınır ticareti noktasında yoğun bir görüşme trafiği yaşanıyor. Sürekli karşılıklı heyetler gelip geliyor.
Bölgedeki ufuk turundan sonra, Türkiye'nin ilk üniversitelerinden Erzurum Atatürk Üniversitesi oditoryum salonuna dönelim. Erzurum Kongresi'nin 90. yıldönümü bu yıl DAKİK toplantısıyla birleşiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve Erzurum Milletvekilleriyle, bölge valileri Doğu'nun sorunlarını ve çözüm önerilerini dinliyor. DASİDEF Başkanı Mustafa Yıldız, geçen yılki toplantının değerlendirmesiyle başlıyor söze. Erzurum'da bazı çevrelerin dile getirdiği eleştiriler belli ki Başkan'ı üzmüş. Geçen yıl Nisan ayındaki toplantının AK Parti'ye açılan kapatma davasından 20 gün sonra yapıldığını, kapatma davasının hemen bitiminde de küresel ekonomik krizin baş gösterdiğini ve dolayısıyla DAKİK 1'in çok şansız bir döneme rastladığını anlatarak başlıyor söze. İstedikleri seviyede olmasa da DAKİK 1 sonrası kararlaştırılan ve başlanan yatırımlar olduğunu belirterek, aslında aldıkları en somut neticeyi anlatıyor: “Bizim asıl hedefimiz bölgede başlayan anlayış değişikliğidir. Çünkü asıl ihtiyacımız budur. ‘Bölgenin ne kaynağı var' diyenler artık kaynakları görmeye başladı. Doğu'yu dışarıdan önce kendi insanımıza anlatmamız gerekiyordu. Bunu başardığımızı düşünüyorum.”
Doğu'nun şehirleri, kasabaları, köyleri hızla boşalıyor. 2000 – 2008 arası sadece Erzurum ve çevresinden 157 bin kişi Batı'ya göç etmiş. Yüzyılın başında bölgenin en canlı ticaret merkezi konumundaki Erzurum, Cumhuriyet döneminden de kötü bir performans sergilemedi aslında. Bir dönem gelişmişlikte iller arasında 20. sırada bulunan il bugün 67. sıraya inmiş. Sadece imkânı olmayanlar değil, sermaye de göç ettiği için bölgenin kendi gücüyle yatırım şansı da çok az. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, geçen yılki kötü zamanlamanın tam aksine bu yıl DAKİK toplantısının çok iyi bir zamanlamayla gerçekleştiğini belirterek, “Teşvik yasasının hemen ertesinde bu toplantının gerçekleşmesi çok önemli. Gelir dağılımı eşitsizliğinin azaltılması, barış ve huzur ortamı için bu köprülerin kurulması gerekiyor. Bu bölgede çok önemli fırsatlar barındırıyor.” diyor. Erzurum Ticaret Borsası Başkanı Hakkı Hınıslıoğlu, bugüne kadar bölgeyle ilgili 20'nin üzerinde teşvik yasası çıktığını ancak bunların hiçbirinden beklenen sonuçların alınamadığına işaret ediyor. Yıllardır konuşulan sektörel ve bölgesel teşvik uygulamasının ilk kez son yasayla hayata geçtiğini de hatırlatarak, “Bu teşvikin başarıya ulaşmasında artık top siyasi otoriteden çıktı. Bu yasanın başarıya ulaşmasında top bölge valileri, belediye başkanları, odalar, sivil kuruluşlar ve bölge basınındadır” diyerek, kendilerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor.
ÜNİVERSİTELER BÖLGENİN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİREBİLİR
Doğu denilince akla gelen önemli sorunlardan biride elbette eğitim. Bölgede çok ciddi bir eğitim, daha doğrusu eğitimsizlik sorunu var. Meseleyi en somut şekilde Ardahan Sanayici ve İşadamları Derneği Başkan Yardımcısı Hakan Çapan ortaya koyuyor. Çapan, ilde her yıl 300 öğrencinin liseden mezun olduğunu, bunların sadece ikisinin bile üniversiteye giremediği bilgisini vererek, “Doğu'nun bütün sorunları karakter olarak aynı. Eğitimsiz bir toplumun kalkınması olmaz. Bu bölge şahlanacaksa öncelik eğitim olmalı” diyor. Hakan Çapan, bölgeye gönderilen eğitimcilerden yana da dertli: “Bize sürekli stajyer öğretmen gönderilmesinden bıktık. Bu bize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çocuklarımız iyi yetişmiyor cahil kalıyor.”
Onun bu feryadı elbette çok haklı gerekçelere dayanıyor ancak son yıllarda Doğu'ya çok ciddi eğitim yatırımları da gidiyor. İlk ve orta öğrenim bir yana, özellikle artık Doğu'da her ilde bir üniversite var. Bu yatırımların kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede bölgenin çehresini değiştirmesi kaçınılmaz. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan ve Doğu'nun kalkınması projelerinden sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz'ın da gündeminde üniversiteler var. Yeni kurulan üniversiteleri pozitif ayrımcılık yaparak en kısa sürede geliştirmeyi istediklerini belirterek, bu kurumların da halktan ve iş hayatından kopuk olmamaları gerektiğini vurguluyor. Onun üniversiteler kadar önemsediği diğer konu başlığı ise kalkınma ajansları. Doğu illerindeki belli merkezlerde faaliyete geçirilen ajanslar, girişimcilerin projelerine hibe desteği verecek ve bölgelerin tanıtımını yapacak.
Sonuçta, Doğu'da ciddi bir kalkınma seferberliği başlamış durumda. Kamu yatırımları açısından son yıllarda bugüne kadar görülmemiş hizmet alan bölgede, artık özel sektör de devrede. Teşvik yasası özel sektör yatırımlarının da önünü açmış durumda. Yapılması gerekense, DASİDEF gibi bölgenin içinden çıkmış diğer sivil kuruluşların, odaların ve yerel idarecilerin daha fazla inisiyatif alması. Bölge bu sürece katılmazsa, kalkınma seferberliğinden beklenen neticenin alınması mümkün olmaz.
DASİDEF bölgeyi dünyaya açıyor
TUSKON'a bağlı DASİDEF'in en dikkat çekici misyonu, bölgenin kabuğunu kırarak, önce Türkiye geneli, sonra da dünyaya açılmasını sağlamak. Bu açılımın o kadar çok örneği var ki! En ilgin açılımlar Erzincan'dan geliyor. Erzincan Genç İş Adamları Derneği (EGİAD) üyesi girişimciler, artık uluslar arası oyuncu konumunda. Egiad'a başkanlık yapan iki isim Ümit Sudaş ve İbrahim Güzelgül'ün halen Afrika Mozambik'te ciddi yatırımları var. Bölgede görülmeyen bir anlayışla, Mozambik'te 8 ortaklı bir şirket kuran iş adamları, halen gıda ve mobilya gibi ürünleri Türkiye'den bu ülkeye ithal ediyor. Ortaklardan bir kısmı halen bu ülkede yaşıyor. Hedef kısa süre içinde Mozambik'te mobilya üretimine başlamak. Yurtdışında ortak şirket kuran Güzelgül ve Sudaş'ın şimdiki hedefi Erzincan'da üretim yapacak ortak bir şirketin temellerini atmak. Onların bu çalışması aslında Erzincanlı diğer girişimcilere de örnek olmuş. Güzelgül, “Bu çalışma şehre, burada da ortak iş yapılabiliyormuş havası verdi. Ortak iş yapmak isteyen iş adamlarının önünü açtı” diyor.
Ağrı Genç İşadamları Derneği ise şehirdeki ilk AB projesine imza atmış. Yetişmiş eleman sıkıntısından dolayı bu alandaki imkânları kullanamadıklarını belirten Başkan Mehmet Akbaş, süt üretimindeki çiftçilerin eğitime yönelik bir proje için AB'den 64 bin Avro hibe desteği aldıklarını söylüyor. Proje kapsamında süt ürünleri üretimi yapan 15 Ağrılı çiftçi Hollanda'ya götürülerek yerinde uygulamalı eğitim alacak.
Van Aktif Sanayici ve İş Adamları Derneği de (VASİAD) Van'da girişimcilere yönelik önemli çalışmalara imza atıyor. AB'den aldığı proje desteği ile iş yerinde mesleki eğitim projesi yaptıklarını belirten Başkan Ali Çiçeksay, “Proje çerçevesinde toplam 60 kişiyi 11 ay boyunca AB desteği ile istihdam ettik. Proje sonrası istihdamın devam etmesi, yapılan çalışmanın önemini ortaya koydu” diyor. Derneğin misyonunu Vanlı girişimcilerin ufkunu açmak olarak belirten Çiçeksay, bunun için üyelerine yönelik sürekli yurtiçi ve yurtdışı geziler düzenlediklerini, fuarlara katıldıklarını ve Batılı iş adamlarını Van'da ağırladıklarını belirtiyor.
DAKİK 1'den Ağrı'ya dev yatırım
Geçen yıl yapılan DAKİK 1 toplantısından en karlı çıkan illerden biri de Ağrı. O toplantıda kararı yatırım kararı verilen Ağrı Şifa Hastanesi'nin inşaatı önemli ölçüde tamamlanmış. En modern tıbbi imkânlarla donatılan ve toplam 15 milyon dolara mal olan hastane 1 Kasım'da faaliyete girecek. Toplam 300 kişiye istihdam sağlayacak Ağrı Şifa, 12 ortaklı bir proje. Doğu'da bir türlü gerçekleştirilemeyen çok ortaklı yapılara da somut bir örnek. Kısacası DAKİK 1'de ortaya atılan iş fikri DAKİK 2'de hayata geçmiş oldu. Hastanenin ortaklarından biri Agiad Başkanı Mehmet Akbaş, diğer ortak ise aynı zamanda başhekimliği de üstlenen Dr Abdurrahman Aktaş. Komşu iller kadar, çevre ülkelere de hizmet verebilecek kapasitedeki Ağrı Şifa'da çalışacak doktorların üçte ikisi il dışından gelecek. Bu da aslında Ağrı için çok nitelikli bir grubun ilde çalışması demek. Ağrı Şifa bir bakıma neredeyse bütün okuyan evlatlarını il dışına göndermek zorunda kalan Ağrı için, tersine bir beyin göçü anlamına da geliyor.
DAKİK 1'LE DOĞU'YU KEŞFETTİK
Bu yılki DAKİK 2 fuarının en ilginç katılımcılarından biri de Erzincan'da faaliyet gösteren Persan Yapı Elemanları şirketiydi. Geçen yıl fuara küçük bir stantla katılan şirket, gördüğü ilgiden dolayı bu yıl en büyük standı kurmuş ve toplantıya sponsor olmuş. Kiremit ve çatı sistemleriyle, yer ve duvar kaplaması üreten şirket, Batı illerine yönelik üretim yaparken, DAKİK 1'le birlikte Doğu'ya da açılım yapmış. Genel Müdür Alican Civandağ, “Doğulu bir şirketiz ama buradaki pazarla ilgimiz yoktu. DAKİK 1'le birlikte Doğu pazarını da keşfetmeye başladık. Çok ilginç müşteriler geliyor fuara. Ürünlerimizin bölgede de satılacağını gördük. Burada gördüğümüz ilgiyle yeni yatırımlarla kapasitemizi de arttırdık.” diyor. Persan örneği aslında Mustafa Yıldız'ın sözünü ettiği, bölgenin imkânlarını önce kendi insanına anlatabilme meselesinin ne kadar önemli olduğunun somut göstergesi.
AKSİYON-ZAFER ÖZCAN
Abdurrahman Sütçü'nün yatırımı, Türkiye'nin kanayan yarası Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için, sözün bittiğinin ve icraat döneminin başladığının göstergesi. Yıllardır kendilerine umut satılmasından bıkan ve adeta ‘umut yorgunu' haline gelen bölge insanı artık somut adımlar bekliyor. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de, hükümetin Doğu'ya ayırdığı bütçeler, yeni teşvikler ve uygulamaya konulan kalkınma programları ile topyekûn bir kalkınma seferberliğinin başlamış olması. En ücra köylere kadar götürülen alt yapı hizmetleri, bölgede yatırım düşünen özel sektörün de önünü açıyor aslında. Alt yapı yatırımlarına ek olarak, hükümetin uygulamaya koyduğu yeni teşvik paketinde 4. bölgede yer alması, Doğu ve Güneydoğu için yeni bir fırsat kapısı anlamına geliyor. Yeni teşvik paketinde bölge için bugüne kadar görülmemiş nitelikte teşvikler öngörülüyor. Örneğin yeni yatırımlardan 7 yıl boyunca sigorta primi kesilmiyor, kurumlar vergisi yüzde 20'den yüzde 2'ye çekiliyor.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'na (TUSKON) bağlı 7 federasyondan biri konumundaki Doğu Anadolu İşadamları ve Sanayiciler Federasyonu (DASİDEF) tarafından geçen yıl birincisi düzenlenen Doğu Anadolu İşbirliği ve Kalkınma Köprüsü (DAKİK) toplantısı, bölgede özel sektörün varlığı adına ciddi bir heyecan dalgasına sebep olmuştu. Avrupa'daki Türk girişimcilerin yanı sıra Türkiye'nin farklı bölgelerinden iş adamlarının katıldığı toplantıda bölgedeki yatırım imkânları konuşulmuş, projeler ortaya konulmuş ve işbirliği yolları aranmıştı. Elbette Doğu'da işler Batı'daki gibi yürümüyor. Heyecan verici projeleri bile hayata geçirmek ciddi emek, fedakârlık ve elbette bir idealizm istiyor. DAKİK toplantısı sonrası Doğu Anadolu'ya yatırım yağmadı elbette ama aradan geçen bir yılda önemli mesafeler alındı. En azından Türkiye'nin ‘Doğu Gerçeği' ülke gündemine taşındı. Orada alınan bazı yatırım kararları uygulamaya konuldu. Geçen yıl Başbakan Erdoğan'ın katıldığı toplantının bu yılki şeref konuğu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'dü. Bu çalışmaya çok önem veren Cumhurbaşkanı, beraberindeki iki bakan ve bölge valileriyle beraber programın açılışında konuşarak, Doğu Anadolu'ya ‘devlet her zaman yanınızda' mesajı verdi. DAKİK sürecine geçmeden bölge gerçeğine, son gelişmeleri de dikkate alarak, göz atmakta yarar var.
‘AĞRI BİR FIRSATLAR ŞEHRİ'
Doğu Anadolu, Türkiye'nin en fakir illerini barındırıyor. Muş, Ağrı, Ardahan, Kars ve Iğdır'a fakirlikte rakip olabilecek iller sadece Güneydoğu'da var; Hakkari ve Şırnak gibi… Doğu Anadolu, 12 ilden oluşan, toplam 4,6 milyon nüfuslu bir bölge. Nüfusun bu kadar az olmasının temel sebebi elbette göç. Memleketinde iş ve aş bulamayan insanlar sürekli Batı illerine göç ediyor. Batı'dan yatırım gelmediği gibi sermaye sahibi insanlar da yatırımlarını başka illerde değerlendiriyor. Buna en basit örnek Ağrı. Türkiye'nin en fakir illerinden Ağrı'da doğmuş ve büyümüş girişimciler bugün Batı illerinde 25 holdingi yönetiyor. İşin kötü yanı gidenler tekrar gelmiyor. Bölgenin umutsuz hali, ‘memlekete yatırım' idealizmini de engelliyor. Peki, durum gerçekten bu kadar vahim mi? Elbette değil, hatta medyaya yansıtılandan daha iyi ve umut verici ancak bunu tespit edebilmek için bölgeyi yakından tanımak ve ayrıntılara inmek gerekiyor.
Bölgenin en umutsuz illerinden Ağrı'yı turladığınızda, bu umutsuzluğun gerekçelerini anlamak zor olmuyor. En basit alt yapı sorunlarını bile çözememiş, insanların geleceğe son derece karamsar baktığı ve devletin sosyal desteğine bağımlı bir şehir burası. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Erat, ildeki iş hayatının yüzde 99,9'unun ticari işletmelerden oluştuğunu belirtiyor. İlde sanayi işletmesi olarak sadece 4 fabrika var; 3'ü un ve yem, biri ise süt fabrikası. Ancak hepsi şu anda kapalı. Fabrika olarak sadece kamuya ait şeker fabrikası bulunuyor. Mehmet Erat, burayı özelleştirmediği için Başbakan Erdoğan'a müteşekkir olduklarını söylüyor. Çünkü özelleşirse fabrikanın kapanacağına kesin gözüyle bakıyor! Bu şartlar altında çıkan teşvik yasası Ağrı'nın da içinde bulunduğu Doğu illerine ciddi avantajlar getirmesine rağmen Başkan Erat bunu yeterli bulmuyor. İtirazının temel noktası, Ağrı gibi kişi başı geliri 568 dolar olan bir ille, Malatya gibi 6 bin dolar olan illeri aynı kategoride değerlendirmesi. Aslında bu noktada yeni teşvik yasasında, 5084 sayılı eski yasanın eksikliklerinin, azalmakla birlikte devam ettiği ortaya çıkıyor. Çünkü eski yasa Düzce ile Ağrı'ya aynı teşviki veriyordu, yeni yasa ise alanı daraltmakla birlikte Malatya, Kastamonu, Trabzon gibi illeri Doğu'nun en fakir illeri ile aynı kefeye koyuyor. Muş, Ardahan, Hakkari ve Şırnaklılar da haklı olarak soruyor; o şehirlere gitmek varken yatırımcı neden bize gelsin? Van Aktif Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (VASİAD) Ali Çiçeksay'ın da teşvik yasasına itirazı ise 4. bölgenin çok geniş tutulması kadar, geçmiş yatırımların bu işten faydalanamaması. Teşviklerin bu kadar avantajlı olmadığı dönemde elini taşın altına koyarak Doğu'ya yatırım getiren girişimcilerin cezalandırılmaması gerektiğini vurgulayan Çiçeksay, “Yeni teşvik yasasında önceki yatırımlar için de bir düzenleme yapılmalı. Yoksa hem haksız rekabet olacak, hem de zor dönemde bölgeye yatırım getiren iş adamları zor durumda kalacak” diyor.
Ağrı Valisi Mehmet Çetin'e şehri sorduğunuzda ilk sözü, “Ağrı bir fırsatlar şehridir.” oluyor. Bu kadar olumsuzluğun ve umutsuzluğun içinde Vali'nin yaklaşımı ilk başta şaka gibi gelse de söyleminin altını dolduracak çalışmaları ve projeleri var. Vali'ye göre devlet halen Doğu'da üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. O bu gelişmeleri, “Cumhuriyet döneminin rekorları kırılıyor” diye anlatıyor. Ancak buna rağmen iş, aş ve üretim sorunu halen çözülemediği için halktaki umutsuzluk devam ediyor. Buna ilaveten, çok konuşulmamasına rağmen bölgedeki diğer önemli sorun, sosyal ve kültürel hayatın neredeyse hiç olmayışı. Bölge insanı asıl aş ve iş meselesiyle ilgilense de, bu şehirlere tayinle gelen memurlar, üniversite öğrencileri ve özel sektör çalışanları da, sosyal hayatın olmamasından dolayı bir an önce buradan ayrılmak üzerine plan yapıyor. Bu insanlar bölgeye çok şey katabilecekken, geldikleri şehirleri benimseyemediklerinden verimli olamıyor. Ağrı Valisi Mehmet Çetin bu iki soruna da aynı anda çözüm üretmeye çalışan idealist bir bürokrat. Yaptırdığı sosyal ve spor tesisleri ile kentin sosyal hayatını hareketlendirmeye çalışıyor. Çok iyi bir tenis oyuncusu olan Vali, şehre iki tenis kortu bile kazandırmış. Ağrı'da halen tenis öğrenen bir genç grubu bile var.
İş ve aş meselesine yönelik somut gelişmeler de var Ağrı'da. Herkesin bildiği ve yıllardır konuşulduğu gibi bölgenin kalkınmasında lokomotif sektörler; tarım ve hayvancılık. Ağrı'da halen 15 bin başlık modern besicilik tesisinin kuruluş çalışmaları devam ediyor. Merkezin ihalesine hazırlandıklarını belirten Vali Çetin, modern ahırların ve binaların TOKİ tarafından yapılacağını belirtiyor. Hayvan alımı için destek Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınırken, bölgedeki Et Balık kombinası da, çiftçinin etine alım garantisi verecek. Proje kapsamında çiftçilerin eğitiminden, hayvan ırkı ıslahına kadar modern hayvancılığın konusu olabilecek her ayrıntı düşünülmüş. Projenin bir özelliği de tepeden inme bir mantıkla değil, çiftçilerin onay ve desteği ile uygulanması. Vali Çetin bu noktaya özel önem veriyor: “Burada tepeden inmeci, dayatmacı devlet anlayışını bitirmek istiyoruz. Yıllar içinde şunu gördük, Doğu'da halkın benimsemediği projeler boşa gidiyor. Vatandaşın durumunu, ihtiyaçlarını, beklentilerini dikkate alarak yatırım yapmak lazım. Besicilik projesi böyle bir çalışma oldu. Hayata geçtiğinde bölge için örnek bir yatırım olacak.”
Vali Çetin, kamunun öncülük ettiği modern besi hayvancılığının yanında özel sektöre de jeotermal yatırımı için çağrıda bulunuyor. Ağrı'nın Diyadin ilçesinde halen çok değerli jeotermal yatakları bulunuyor. Zengin termal su kaynağına sahip bölgede ciddi yatırım yok. Yeni teşvik yasasında Doğu'da desteklenen sektörlerden biri de jeotermal. Diyadin, Türkiye'nin önemli turizm bölgelerinden Doğu Beyazıt ilçesi ve Ağrı Dağı'na çok yakın. Dolayısıyla zaten hazır bir müşteri potansiyeli var. Bunun yanında burada kurulacak tesislerin başta İran olmak üzere Ortadoğu'dan turist çekme şansı çok yüksek. Vali Çetin, “Hâlâ buraya nasıl yatırımcı gelmez anlamıyorum. Kendini en kısa sürede amorti edecek bir yatırım bu. Ben Vali olarak burada tesis düşünen yatırımcıya her türlü kolaylığı sağlamaya ve bütün bürokratik engelleri kaldırmaya söz veriyorum.” diyor.
‘SOSYAL DEVLET İSTİSMAR EDİLİYOR'
Doğu'daki kalkınmışlık sorununu konuşurken, problemin bölge insanına bakan yönüne de değinmek gerekiyor. Doğu'nun geri kalmışlığı bölge insanından bağımsız düşünülebilecek bir konu değil. Daha doğrusu, bölgeye dışarıdan yatırım getirmekle çözülebilecek bir sorundan bahsetmek mümkün değil. Bu noktada çuvaldızı biraz da bölgeye batırmak ve sosyal yardımlar meselesine değinmek gerekiyor. Van, bölgenin en kalkınmış ve coğrafi olarak da en güzel illerinden. Buna rağmen bu ildeki yeşil kartlı sayısı, nüfusun yüzde 53'üne tekabül ediyor. Yıllardır terör korkusuyla köylerini tek ederek şehir merkezlerine gelen nüfusa devlet sahip çıkmış bugüne kadar. Köyünde ağa olmasına rağmen şehirde geçimini temin etmekte zorlanan bu insanların bütün sağlık ihtiyaçları yeşil kart uygulamasıyla karşılanmış. Erzak ve kömür yardımları, çocuk yardımları, giyim ve eğitim yardımları da cabası. Devlet mağdur durumdaki insanlara sosyal yönünü fazlasıyla hissettirmiş. Hatta iş öyle noktaya gelmiş ki Doğu'da yeşil kart efsaneleri bile oluşmuş. Kız isteyen damatlara, sigortalı işin var mı yerine, ‘yeşil kartın var mı' diye sorulur olmuş.
Van Valisi Münir Karaloğlu, ilde geçen yıl sadece yeşil kart giderleri için devletin 221 milyon lira harcadığını, bu yılın ilk altı ayında da rakamın 144 milyon lirayı bulduğunu söylüyor. Bazı Yeşil Kart sahiplerinin, imkânları olduğu halde kartları iptal edilmesin diye sigortalı olmak istemediklerini belirterek, “Yeşil kartlı işe girecek ama önce işverenle, kendini sigortalı yapmasın diye pazarlık ediyor. Yeşil kart artık bir tür sigorta kurumu haline dönüşmüş bölgede. Konuyu bölge valileri ile konuşup Ankara'yı bilgilendiriyoruz. İnsanları üretime teşvik etmek lazım, o bakımdan bölgeye yönelik sosyal politikaları gözden geçirmek şart” diyor. Zaten kayıt dışının çok yüksek oranlarda seyrettiği bir ortamda, kayıt dışılığa bir de sosyal politikaların alet edilmesi gerçekten düşündürücü. Van gibi bir ilde oran yüzde 53 ise daha fakir illerde yeşil kartlı sayısının daha fazla olması kaçınılmaz. Bu durum bölgeye dışarıdan gelecek yatırımlar için de bir dezavantaj. Çünkü zaten kalifiye eleman sıkıntısı had safhada. Buna birde yeşil kartlıların çalışmak istememesi eklendiğinde, işsizliğin tavan yaptığı bölgede, işçi bulamamak gibi bir garabet oluşması kaçınılmaz!
DOĞU'NUN İŞGEM'LERE İHTİYACI VAR
İşin ilginç yanı hükümet Doğu'da sadece sosyal yardımlar değil, insanları üretime katacak çok önemli projeler de geliştiriyor. İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) buna en güzel örnek. İŞGEM aslında Başbakanlık Özelleştirme idaresinin yürüttüğü bir proje. Özelleştirme sonrası işsiz kalacak nüfusun yeni işe yerleştirilmesi veya kendi işini kurması için uygulamaya konulmuş ancak daha sonra bir tür ‘KOBİ fidanlığına' dönüşmüş bir çalışma. 16 ilde bulunan İŞGEM'lerin faaliyetini sivil toplum kuruluşları üstlenmiş. Van İŞGEM'i, Van Sanayici ve İş Adamları Derneği (VANSİAD) yürütüyor. Dernek Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Gedik'in başında bulunduğu çalışma, aslında Doğu'nun, devlet desteğinden faydalanarak, kendi imkânları ile gerçekleştirebileceği kalkınmanın somut bir örneği. Sümerbank'ın ildeki fabrikasını kullanan İŞGEM'in faaliyeti kısaca kendi işini kurmak isteyen girişimcilere finans, mekân, eğitim ve danışmanlık desteği veriyor. Elinde bir projesi olan girişimci adayları, bütün altyapısı hazır bir ortamda, piyasaya göre çok düşük bir kira bedeli ile burada üretim yapabiliyor. Üretim süreci aynı zamanda bir öğrenme süreci anlamına da geliyor. İŞGEM bünyesinde halen 30 işyeri var ve 300 kişilik istihdam sağlanıyor. Girişimci burada en fazla 5 yıl kalabiliyor. 5 yıl sonra bir tür mezuniyet gerçekleşiyor ve Kobi buradan ayrılarak üretimine artık kendi başına devam ediyor. Mahmut Gedik şu ana kadar 7 firmayı mezun ettiklerini ve bunların 4'ünün başarılı olduğunu ve kendi başına üretime devam ettiğini söylüyor. Halen devam eden 30 firmanın 20'sinin bile başarılı olması, Van adına büyük kazanç. Bu insanların Vanlı olması, şehrin kendi girişimcilerini yetiştirmesi Doğu'nun kalkınmasında üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus. Van İŞGEM örneği, yıllardır dışarıdan yatırımcı bekleyen Doğu illeri için etkili bir model ortaya koyuyor. Sermaye yetersizliği, özgüven eksikliği ve eğitim yetersizliği sorunu yaşayan Doğulu girişimciler için İŞGEM'lerin bir tür devlet politikası olarak yaygınlaştırılması son derece önemli.
Doğu'ya son yıllarda çok ciddi kamu yatırımları yapılıyor. Halk, en ücra köşelere kadar devletini yanında görmekten memnun elbette ancak burada altı çizilmesi gerekli bir husus daha var. Hem vatandaşlar hem de sivil toplum kuruluşları, bu yatırımları ve bütçeleri yönetecek bürokratların çok önemli olduğu noktasında hemfikir. Yani bölge kentlerini yönetecek bürokratların projeleri olan, halkla teması güçlü ve idealist isimler olması şart. Mahmut Çetin, “Doğu'ya idealist, kapasiteli ve deneyimli yöneticiler lazım” diyor. Bölgede kiminle konuşsanız, idealist bir Vali'nin, bulunduğu ilin çehresini değiştirebildiği ve yitirilen umutları geri getirdiğini söylüyor. Doğu'da belediyelerin gelirleri çok kısıtlı olduğundan, kamu bürokratlarının önemi artıyor. Asıl hizmet onlardan bekleniyor. Öyle ki şehirde çöpler bile toplanmamışsa halk Vali'ye kızabiliyor. Devlet algısının çok yüksek olduğu Doğu'ya atanacak bürokratların çok dikkatli seçilmesi konusu da aslında Doğu'nun kalkınma sürecinde hükümetin özel politika geliştirmesi gereken bir konu. Mevcut uygulamalara bakıldığında ise bazı yerlerde hâlâ Doğu illerinin ilk valilik yeri olduğu görülüyor. Sivil toplum kuruluşları, Doğu'nun bürokratlar için bir staj ve deneyim kazanma yeri gibi görülmesinin bölge için ciddi kayıp olduğu görüşünde.
Doğu Anadolu'nun kalkınmasında en önemli konu başlıklarından biri de sınır ticareti ve sınır kapıları meselesi. Hükümetin sınır ticaretine yönelik son düzenlemeleri bölgede heyecan dalgasına sebep olmuş. Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesindeki Gürbulak ve Van'ın da Saray ilçesine bulunan Kapıköy gümrük kapılarından başta İran olmak üzere Kafkas ve Ortadoğu ülkeleriyle gerçekleştirilecek ticaret, aynen geçmişte olduğu gibi şimdide bölgeye hayat verebilecek potansiyele sahip. İş adamları sınır ticaretine çok önem veriyor ancak yapılan düzenlemedeki muğlak buldukları noktalardan şikayetçiler. Sadece Van, İran'ın 4 iline sınırı olan bir kent. Vali Münir Karaloğlu, kısa süre önce çıkan sınır ticareti kararnamesinden sonra şimdi de İran ile bir serbest ticaret anlaşmasının zorunluluk haline geldiğini söylüyor. Bölgede halen İran ile sınır kentleri arasında, sınır ticareti noktasında yoğun bir görüşme trafiği yaşanıyor. Sürekli karşılıklı heyetler gelip geliyor.
Bölgedeki ufuk turundan sonra, Türkiye'nin ilk üniversitelerinden Erzurum Atatürk Üniversitesi oditoryum salonuna dönelim. Erzurum Kongresi'nin 90. yıldönümü bu yıl DAKİK toplantısıyla birleşiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve Erzurum Milletvekilleriyle, bölge valileri Doğu'nun sorunlarını ve çözüm önerilerini dinliyor. DASİDEF Başkanı Mustafa Yıldız, geçen yılki toplantının değerlendirmesiyle başlıyor söze. Erzurum'da bazı çevrelerin dile getirdiği eleştiriler belli ki Başkan'ı üzmüş. Geçen yıl Nisan ayındaki toplantının AK Parti'ye açılan kapatma davasından 20 gün sonra yapıldığını, kapatma davasının hemen bitiminde de küresel ekonomik krizin baş gösterdiğini ve dolayısıyla DAKİK 1'in çok şansız bir döneme rastladığını anlatarak başlıyor söze. İstedikleri seviyede olmasa da DAKİK 1 sonrası kararlaştırılan ve başlanan yatırımlar olduğunu belirterek, aslında aldıkları en somut neticeyi anlatıyor: “Bizim asıl hedefimiz bölgede başlayan anlayış değişikliğidir. Çünkü asıl ihtiyacımız budur. ‘Bölgenin ne kaynağı var' diyenler artık kaynakları görmeye başladı. Doğu'yu dışarıdan önce kendi insanımıza anlatmamız gerekiyordu. Bunu başardığımızı düşünüyorum.”
Doğu'nun şehirleri, kasabaları, köyleri hızla boşalıyor. 2000 – 2008 arası sadece Erzurum ve çevresinden 157 bin kişi Batı'ya göç etmiş. Yüzyılın başında bölgenin en canlı ticaret merkezi konumundaki Erzurum, Cumhuriyet döneminden de kötü bir performans sergilemedi aslında. Bir dönem gelişmişlikte iller arasında 20. sırada bulunan il bugün 67. sıraya inmiş. Sadece imkânı olmayanlar değil, sermaye de göç ettiği için bölgenin kendi gücüyle yatırım şansı da çok az. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, geçen yılki kötü zamanlamanın tam aksine bu yıl DAKİK toplantısının çok iyi bir zamanlamayla gerçekleştiğini belirterek, “Teşvik yasasının hemen ertesinde bu toplantının gerçekleşmesi çok önemli. Gelir dağılımı eşitsizliğinin azaltılması, barış ve huzur ortamı için bu köprülerin kurulması gerekiyor. Bu bölgede çok önemli fırsatlar barındırıyor.” diyor. Erzurum Ticaret Borsası Başkanı Hakkı Hınıslıoğlu, bugüne kadar bölgeyle ilgili 20'nin üzerinde teşvik yasası çıktığını ancak bunların hiçbirinden beklenen sonuçların alınamadığına işaret ediyor. Yıllardır konuşulan sektörel ve bölgesel teşvik uygulamasının ilk kez son yasayla hayata geçtiğini de hatırlatarak, “Bu teşvikin başarıya ulaşmasında artık top siyasi otoriteden çıktı. Bu yasanın başarıya ulaşmasında top bölge valileri, belediye başkanları, odalar, sivil kuruluşlar ve bölge basınındadır” diyerek, kendilerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor.
ÜNİVERSİTELER BÖLGENİN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİREBİLİR
Doğu denilince akla gelen önemli sorunlardan biride elbette eğitim. Bölgede çok ciddi bir eğitim, daha doğrusu eğitimsizlik sorunu var. Meseleyi en somut şekilde Ardahan Sanayici ve İşadamları Derneği Başkan Yardımcısı Hakan Çapan ortaya koyuyor. Çapan, ilde her yıl 300 öğrencinin liseden mezun olduğunu, bunların sadece ikisinin bile üniversiteye giremediği bilgisini vererek, “Doğu'nun bütün sorunları karakter olarak aynı. Eğitimsiz bir toplumun kalkınması olmaz. Bu bölge şahlanacaksa öncelik eğitim olmalı” diyor. Hakan Çapan, bölgeye gönderilen eğitimcilerden yana da dertli: “Bize sürekli stajyer öğretmen gönderilmesinden bıktık. Bu bize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çocuklarımız iyi yetişmiyor cahil kalıyor.”
Onun bu feryadı elbette çok haklı gerekçelere dayanıyor ancak son yıllarda Doğu'ya çok ciddi eğitim yatırımları da gidiyor. İlk ve orta öğrenim bir yana, özellikle artık Doğu'da her ilde bir üniversite var. Bu yatırımların kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede bölgenin çehresini değiştirmesi kaçınılmaz. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan ve Doğu'nun kalkınması projelerinden sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz'ın da gündeminde üniversiteler var. Yeni kurulan üniversiteleri pozitif ayrımcılık yaparak en kısa sürede geliştirmeyi istediklerini belirterek, bu kurumların da halktan ve iş hayatından kopuk olmamaları gerektiğini vurguluyor. Onun üniversiteler kadar önemsediği diğer konu başlığı ise kalkınma ajansları. Doğu illerindeki belli merkezlerde faaliyete geçirilen ajanslar, girişimcilerin projelerine hibe desteği verecek ve bölgelerin tanıtımını yapacak.
Sonuçta, Doğu'da ciddi bir kalkınma seferberliği başlamış durumda. Kamu yatırımları açısından son yıllarda bugüne kadar görülmemiş hizmet alan bölgede, artık özel sektör de devrede. Teşvik yasası özel sektör yatırımlarının da önünü açmış durumda. Yapılması gerekense, DASİDEF gibi bölgenin içinden çıkmış diğer sivil kuruluşların, odaların ve yerel idarecilerin daha fazla inisiyatif alması. Bölge bu sürece katılmazsa, kalkınma seferberliğinden beklenen neticenin alınması mümkün olmaz.
DASİDEF bölgeyi dünyaya açıyor
TUSKON'a bağlı DASİDEF'in en dikkat çekici misyonu, bölgenin kabuğunu kırarak, önce Türkiye geneli, sonra da dünyaya açılmasını sağlamak. Bu açılımın o kadar çok örneği var ki! En ilgin açılımlar Erzincan'dan geliyor. Erzincan Genç İş Adamları Derneği (EGİAD) üyesi girişimciler, artık uluslar arası oyuncu konumunda. Egiad'a başkanlık yapan iki isim Ümit Sudaş ve İbrahim Güzelgül'ün halen Afrika Mozambik'te ciddi yatırımları var. Bölgede görülmeyen bir anlayışla, Mozambik'te 8 ortaklı bir şirket kuran iş adamları, halen gıda ve mobilya gibi ürünleri Türkiye'den bu ülkeye ithal ediyor. Ortaklardan bir kısmı halen bu ülkede yaşıyor. Hedef kısa süre içinde Mozambik'te mobilya üretimine başlamak. Yurtdışında ortak şirket kuran Güzelgül ve Sudaş'ın şimdiki hedefi Erzincan'da üretim yapacak ortak bir şirketin temellerini atmak. Onların bu çalışması aslında Erzincanlı diğer girişimcilere de örnek olmuş. Güzelgül, “Bu çalışma şehre, burada da ortak iş yapılabiliyormuş havası verdi. Ortak iş yapmak isteyen iş adamlarının önünü açtı” diyor.
Ağrı Genç İşadamları Derneği ise şehirdeki ilk AB projesine imza atmış. Yetişmiş eleman sıkıntısından dolayı bu alandaki imkânları kullanamadıklarını belirten Başkan Mehmet Akbaş, süt üretimindeki çiftçilerin eğitime yönelik bir proje için AB'den 64 bin Avro hibe desteği aldıklarını söylüyor. Proje kapsamında süt ürünleri üretimi yapan 15 Ağrılı çiftçi Hollanda'ya götürülerek yerinde uygulamalı eğitim alacak.
Van Aktif Sanayici ve İş Adamları Derneği de (VASİAD) Van'da girişimcilere yönelik önemli çalışmalara imza atıyor. AB'den aldığı proje desteği ile iş yerinde mesleki eğitim projesi yaptıklarını belirten Başkan Ali Çiçeksay, “Proje çerçevesinde toplam 60 kişiyi 11 ay boyunca AB desteği ile istihdam ettik. Proje sonrası istihdamın devam etmesi, yapılan çalışmanın önemini ortaya koydu” diyor. Derneğin misyonunu Vanlı girişimcilerin ufkunu açmak olarak belirten Çiçeksay, bunun için üyelerine yönelik sürekli yurtiçi ve yurtdışı geziler düzenlediklerini, fuarlara katıldıklarını ve Batılı iş adamlarını Van'da ağırladıklarını belirtiyor.
DAKİK 1'den Ağrı'ya dev yatırım
Geçen yıl yapılan DAKİK 1 toplantısından en karlı çıkan illerden biri de Ağrı. O toplantıda kararı yatırım kararı verilen Ağrı Şifa Hastanesi'nin inşaatı önemli ölçüde tamamlanmış. En modern tıbbi imkânlarla donatılan ve toplam 15 milyon dolara mal olan hastane 1 Kasım'da faaliyete girecek. Toplam 300 kişiye istihdam sağlayacak Ağrı Şifa, 12 ortaklı bir proje. Doğu'da bir türlü gerçekleştirilemeyen çok ortaklı yapılara da somut bir örnek. Kısacası DAKİK 1'de ortaya atılan iş fikri DAKİK 2'de hayata geçmiş oldu. Hastanenin ortaklarından biri Agiad Başkanı Mehmet Akbaş, diğer ortak ise aynı zamanda başhekimliği de üstlenen Dr Abdurrahman Aktaş. Komşu iller kadar, çevre ülkelere de hizmet verebilecek kapasitedeki Ağrı Şifa'da çalışacak doktorların üçte ikisi il dışından gelecek. Bu da aslında Ağrı için çok nitelikli bir grubun ilde çalışması demek. Ağrı Şifa bir bakıma neredeyse bütün okuyan evlatlarını il dışına göndermek zorunda kalan Ağrı için, tersine bir beyin göçü anlamına da geliyor.
DAKİK 1'LE DOĞU'YU KEŞFETTİK
Bu yılki DAKİK 2 fuarının en ilginç katılımcılarından biri de Erzincan'da faaliyet gösteren Persan Yapı Elemanları şirketiydi. Geçen yıl fuara küçük bir stantla katılan şirket, gördüğü ilgiden dolayı bu yıl en büyük standı kurmuş ve toplantıya sponsor olmuş. Kiremit ve çatı sistemleriyle, yer ve duvar kaplaması üreten şirket, Batı illerine yönelik üretim yaparken, DAKİK 1'le birlikte Doğu'ya da açılım yapmış. Genel Müdür Alican Civandağ, “Doğulu bir şirketiz ama buradaki pazarla ilgimiz yoktu. DAKİK 1'le birlikte Doğu pazarını da keşfetmeye başladık. Çok ilginç müşteriler geliyor fuara. Ürünlerimizin bölgede de satılacağını gördük. Burada gördüğümüz ilgiyle yeni yatırımlarla kapasitemizi de arttırdık.” diyor. Persan örneği aslında Mustafa Yıldız'ın sözünü ettiği, bölgenin imkânlarını önce kendi insanına anlatabilme meselesinin ne kadar önemli olduğunun somut göstergesi.
AKSİYON-ZAFER ÖZCAN