YÜREKLERİN dayanması mümkün değil.
70 kadar çocuk öksüz ve yetim kaldı. Artık asla “ana kucağı” görmeyecek bu minik yavrular annelerinin, babalarının mezarlarına kapanıp ağlıyorlar!
Küçücük yaşta, üstelik vahşi bir ortamda annesiz, babasız kaldılar!
Kardeşlerinin, anne ve babalarının vahşice katledilmesini yaşadılar; korkunç bir travma! Bu talihsiz yavruların eğitimini, akrabalarından koparmadan, devlet ve eğitim vakıfları garantiye almalıdır.
Bu çocukların bir kısmı bütün hayatları boyunca bu travmanın etkilerini yaşayacak, belki de sorunlu kişiliğe sahip olacak. İçinde bulundukları yerel kültüre bakarsak, bazılarının “kan davası” duygusuna kapılması ihtimali de yok değildir.
İlerideki faciaları da önlemek için bu yavruların eğitimine, iyi bir gelecek kurmalarına özel önem verilmelidir.
Derin sebepler!
Bilge köyündeki vahşette birçok ‘kültürel’ faktör var:
- Kan davası faktörü: Bu son olayda saldırıya uğrayan ailelerden kişiler, 1995 yılında öbür taraftaki ailelerden 8 kişiyi öldürmüşler! Belli ki arada “kan” var. Şimdi de saldıran taraftan 12 aile köyden göçüyor, olası bir intikam saldırısından korktukları için!
- Toprak faktörü: 1995 yılında öldürülen 8 kişinin aileleri topraklarını bırakıp kaçmışlar, öbür taraf bu topraklara el koymuş. Toprağa el koyanlar koruculuğa geçerek ek bir “güç” daha elde etmişler. Öbür taraf da korucu olmuş ama “kan” ortadan kalkmadığı gibi topraklarını da geri alamamışlar.
- Hâkimiyet kavgası: Feodal kültürde fevkalade önemli olan “kan” ve “toprak” düşmanlıkları bir de hâkimiyet ve güç tutkusuyla birleşince katmerlenmiştir. Bunun o kültürdeki yaptırımı “öldürmek”tir!
- Kız faktörü: Sevgi adlı kızın “düşman“ bir oğlanla evlendirilmek istenmesi kin ve intikam bardağını taşıran son damla olmuş. “Kimse sağ kalmasın” diyerek düğün kalabalığını ve cami cemaatini taramışlardır!
PKK ve korucular
Olay bu nitelikleriyle feodal “kan” kültürünün bir eseridir ama törede, bu kadar insan öldürülmez, bebekler hedef alınmaz...
Bu olayda ‘farklı’ unsur, vahşetin çapıdır. Bu konuda PKK’yı örnek almışlardır. Gerçekten, bebeklere varıncaya kadar “sülalesini kurutma” eylemlerinin mucidi PKK’dır.
PKK “düşman” saydığı aşiretlerin köylerine karşı bebeklere varıncaya kadar “sülalesini kurutma” saldırılarıyla bu vahşete model oluşturmuştur.
Bölgede incelemeler yapan CHP’li Yılmaz Ateş de vahşeti anlatırken saldırganların “bu şekilde olayı PKK’nın yaptığı süsünü vermek” istediklerini söylüyor.
Elbette bu olayla koruculuk sistemindeki sorunlar bir kere daha ortaya çıktı. Ama bu olay korucu olanlarla olmayanlar arasında değildir, iki tarafta da korucular var. Ayrıca, korucu olmasalardı kalaşnikof bulamazlar mıydı?!
PKK vahşetlerinin fanatik şakşakçısı DTP’li Emine Ayna gibilerin bu vahşeti sırf koruculuk kurumunun eseriymiş gibi göstermelerindeki amaç bellidir: Köyleri PKK’ya karşı savunmasız bırakmak!
Koruculuk sisteminde elbette önemli sorunlar var; birçok suça bulaşmışlardır, bazen eşkıya gibi davrananlar da olmuştur. Ama çözüm, PKK’nın önünü açmak üzere koruculuğu lağvetmek değil, sıkı bir şekilde elden geçirerek yasal ve idari disiplin altına almaktır.
PKK silah bıraksın, koruculuk da lağvedilir elbette.
70 kadar çocuk öksüz ve yetim kaldı. Artık asla “ana kucağı” görmeyecek bu minik yavrular annelerinin, babalarının mezarlarına kapanıp ağlıyorlar!
Küçücük yaşta, üstelik vahşi bir ortamda annesiz, babasız kaldılar!
Kardeşlerinin, anne ve babalarının vahşice katledilmesini yaşadılar; korkunç bir travma! Bu talihsiz yavruların eğitimini, akrabalarından koparmadan, devlet ve eğitim vakıfları garantiye almalıdır.
Bu çocukların bir kısmı bütün hayatları boyunca bu travmanın etkilerini yaşayacak, belki de sorunlu kişiliğe sahip olacak. İçinde bulundukları yerel kültüre bakarsak, bazılarının “kan davası” duygusuna kapılması ihtimali de yok değildir.
İlerideki faciaları da önlemek için bu yavruların eğitimine, iyi bir gelecek kurmalarına özel önem verilmelidir.
Derin sebepler!
Bilge köyündeki vahşette birçok ‘kültürel’ faktör var:
- Kan davası faktörü: Bu son olayda saldırıya uğrayan ailelerden kişiler, 1995 yılında öbür taraftaki ailelerden 8 kişiyi öldürmüşler! Belli ki arada “kan” var. Şimdi de saldıran taraftan 12 aile köyden göçüyor, olası bir intikam saldırısından korktukları için!
- Toprak faktörü: 1995 yılında öldürülen 8 kişinin aileleri topraklarını bırakıp kaçmışlar, öbür taraf bu topraklara el koymuş. Toprağa el koyanlar koruculuğa geçerek ek bir “güç” daha elde etmişler. Öbür taraf da korucu olmuş ama “kan” ortadan kalkmadığı gibi topraklarını da geri alamamışlar.
- Hâkimiyet kavgası: Feodal kültürde fevkalade önemli olan “kan” ve “toprak” düşmanlıkları bir de hâkimiyet ve güç tutkusuyla birleşince katmerlenmiştir. Bunun o kültürdeki yaptırımı “öldürmek”tir!
- Kız faktörü: Sevgi adlı kızın “düşman“ bir oğlanla evlendirilmek istenmesi kin ve intikam bardağını taşıran son damla olmuş. “Kimse sağ kalmasın” diyerek düğün kalabalığını ve cami cemaatini taramışlardır!
PKK ve korucular
Olay bu nitelikleriyle feodal “kan” kültürünün bir eseridir ama törede, bu kadar insan öldürülmez, bebekler hedef alınmaz...
Bu olayda ‘farklı’ unsur, vahşetin çapıdır. Bu konuda PKK’yı örnek almışlardır. Gerçekten, bebeklere varıncaya kadar “sülalesini kurutma” eylemlerinin mucidi PKK’dır.
PKK “düşman” saydığı aşiretlerin köylerine karşı bebeklere varıncaya kadar “sülalesini kurutma” saldırılarıyla bu vahşete model oluşturmuştur.
Bölgede incelemeler yapan CHP’li Yılmaz Ateş de vahşeti anlatırken saldırganların “bu şekilde olayı PKK’nın yaptığı süsünü vermek” istediklerini söylüyor.
Elbette bu olayla koruculuk sistemindeki sorunlar bir kere daha ortaya çıktı. Ama bu olay korucu olanlarla olmayanlar arasında değildir, iki tarafta da korucular var. Ayrıca, korucu olmasalardı kalaşnikof bulamazlar mıydı?!
PKK vahşetlerinin fanatik şakşakçısı DTP’li Emine Ayna gibilerin bu vahşeti sırf koruculuk kurumunun eseriymiş gibi göstermelerindeki amaç bellidir: Köyleri PKK’ya karşı savunmasız bırakmak!
Koruculuk sisteminde elbette önemli sorunlar var; birçok suça bulaşmışlardır, bazen eşkıya gibi davrananlar da olmuştur. Ama çözüm, PKK’nın önünü açmak üzere koruculuğu lağvetmek değil, sıkı bir şekilde elden geçirerek yasal ve idari disiplin altına almaktır.
PKK silah bıraksın, koruculuk da lağvedilir elbette.