Taha Kıvanç,cemaat paronayası ile yatıp kalkanlara öyle bir cevap verdi ki...
Bir gazeteci dostumun arayıp esasen çok garibime giden soruyu bir de bu vesileyle sorması gerekiyormuş yaylarımın boşalması için; dostumun “Sen bilirsin, hükümette CEMAAT'İN KAÇ BAKANI VAR?” sorusunu işitince, en hafifi “Cemaat kadar başına taş düşsün” olan bayağı bir ters tepki vermişim...
Son zamanların modası bu: Her yeni gelişmenin, her değişik olayın arkasında Cemaat aranıyor. “Cemaat işi”, “Cemaatin kolları” gibi doğrudan suçlamalarla karşılaşıldığı da oluyor; bazen de çok bilir bir edayla, “Filmi cemaat çektirmiş” veya “Gazete onların” deniyor.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un Harp Akademileri Komutanlığı konuşmasında aynı söyleme yakın durması yakıştırmaları daha da artırdı. 2,5 saat süren konuşmasında bir defa 'irtica' sözcüğü kullanmadı Org. Başbuğ, buna karşılık birkaç kez 'Cemaat' demeyi ihmal etmedi.
Seçim yapılıyor, listeler “Acaba içinde Cemaat'in kaç adamı var” merakıyla didik didik ediliyor... Bir tanıdığım, yerel seçim öncesinde, İzmir'den arayıp “CHP'nin merkeze bağlı ilçelerde aday gösterdikleri arasında Cemaat'e mensup kişiler varmış” bile dedi.
İzmir'den telefon aldığımda yanımda bulunan CHP'yi avucunun içi gibi bilen bir meslektaş, “Olur mu öyle şey” diyeceği yerde, “Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'İskenderpaşa Cemaati gibi yerlere de gideceğiz' demesini anlamamıştım, anlıyorum ki bunu kast ediyormuş” demesin mi?
Herkes paranoya sınırlarında dolaşıyor bu konuda...
Türkiye'de her on kişiden birinin 'Cemaat mensubu' olduğunun iddia edilmesi de yaygaranın artmasına hizmet ediyor. Daha önce fısıltıyla söylenenlerin yüksek perdeden ifade edilmesi biraz da mübalağa sanatı kapsamına giren dost yakıştırmaları yüzünden; herhangi bir yerde bu denli görünür hale gelen bir toplumsal yapının kollarını siyasete uzatmadan rahat etmeyeceği düşünülür çünkü...
Biri, “Cemaat son seçimde bazı yerlerde iktidara mesaj yüklü bir ceza vermek istemiş, sandıktaki gerileme bu yüzden” dediğinde “Artık yeter” noktasına varmıştım zaten; “Hükümette Cemaat'in kaç bakanı var?” sorusu tepemi bu yüzden bütünüyle attırıverdi.
İktidarı cezalandırmaya karar veriyor ve seçimde başka partileri destekliyor Cemaat; buna karşılık kendisine hükümette koltuk ikram ediliyor... Zihniyet bu!
Ergenekon soruşturması açılıyor savcılar tarafından, birileri derhal, “Cemaat'in işi” yaftasını yapıştırıveriyor... Ergenekon sürecine Başbakan Erdoğan sahip çıkıyor, “Cemaat istedi de ondan” diyorlar... Gözaltına alınanlara “Acaba geçmişte Cemaat ile yolları ters düşenlerden mi, Cemaat intikam mı alıyor?” kuşkusuyla yaklaşılıyor... Biri serbest bırakıldığında, başını sağlayıp bilgiççe, “Anlarsınız ya, Cemaat öyle istemiş” diyenler çıkıyor...
Yahu arkadaşlar, hem kendi aklınıza zarar veriyorsunuz, hem de görevini ifa etmekten başka bir derdi olmayan görevlileri töhmet altında bırakıyorsunuz.
Lâfı fazla uzatmadan öngörümü buraya yazayım: Böylesine ortamlarda bir kişi veya grup veya örgütün ismi 'çok güçlü' diye anılmaya başlarsa, kendilerinden övücü sözlerle bahsedilenlerin ciddi bir kaygıya kapılmaları gerektiğine inanırım ben. Bana öyle geliyor ki, birileri 'Cemaat' üzerinden ciddi bir hesaplaşma planlıyor ve övücü görüntülü mübalağalı yaygarayı bu sebeple iyice artırıyor...
Gücünü kırmak, hatta bütünüyle ortadan kaldırmak istediğiniz birini/grubu/örgütü önce tepelere çıkartıp sonra aşağıya bırakırsınız; ilk çağların Çinli savaş filozoflarından beri işin teorisi böyledir...
Yeni bir kavram var; PM, ya da açılmış biçimiyle 'Perception Management' deniyor. Türkçesi 'kavrayış veya algılama yönetimi' demek... Aslında var olmayan, hiçbir gerçekliği bulunmayan bir 'durum' yaratıp onun üzerinden 'sonuç alma' sanatı bu...
Amerika'nın bölgemize gelmesi Irak'ta kitle imha silâhları bulunduğu iddiasına dayandı; bugün iddianın yalan olduğunu biliyoruz, ama yüzbinlerce Amerikan askeri PM uzmanları sayesinde bölgemize yerleşmiş bulunuyor...
David Baldacci'nin son romanı 'The Whole Truth' (Tam gerçek), Soğuk Savaş dönemindeki dünya düzenine dönmeyi amaçlayan bir silâh tüccarının PM uzmanlarını kullanarak varolmayan bir 'Rusya tehlikesi' oluşturması üzerine oturan bir öykü aslında... Romanda, tek bir kurşun bile sıkılmadan Çin ile Rusya birbirlerine karşı silâhlanma ihtiyacı duyar, tabii ABD ve müttefikleri de onları izler...
Bizde de 'Cemaat' yaygarasıyla buna benzer bir ortam oluşturuluyor. Amacı tahmin etmek zor değil: Böyle bir ortamda 'Cemaat' de diş göstermeye, kendini belli etmeye başlayacak ve böylece kuzgunlara yem yapılacaktır.
Hayır yok, bu hükümette Cemaat'in tek bir bakanı bile yok.
TAHA KIVANÇ-YENİ ŞAFAK
Bir gazeteci dostumun arayıp esasen çok garibime giden soruyu bir de bu vesileyle sorması gerekiyormuş yaylarımın boşalması için; dostumun “Sen bilirsin, hükümette CEMAAT'İN KAÇ BAKANI VAR?” sorusunu işitince, en hafifi “Cemaat kadar başına taş düşsün” olan bayağı bir ters tepki vermişim...
Son zamanların modası bu: Her yeni gelişmenin, her değişik olayın arkasında Cemaat aranıyor. “Cemaat işi”, “Cemaatin kolları” gibi doğrudan suçlamalarla karşılaşıldığı da oluyor; bazen de çok bilir bir edayla, “Filmi cemaat çektirmiş” veya “Gazete onların” deniyor.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un Harp Akademileri Komutanlığı konuşmasında aynı söyleme yakın durması yakıştırmaları daha da artırdı. 2,5 saat süren konuşmasında bir defa 'irtica' sözcüğü kullanmadı Org. Başbuğ, buna karşılık birkaç kez 'Cemaat' demeyi ihmal etmedi.
Seçim yapılıyor, listeler “Acaba içinde Cemaat'in kaç adamı var” merakıyla didik didik ediliyor... Bir tanıdığım, yerel seçim öncesinde, İzmir'den arayıp “CHP'nin merkeze bağlı ilçelerde aday gösterdikleri arasında Cemaat'e mensup kişiler varmış” bile dedi.
İzmir'den telefon aldığımda yanımda bulunan CHP'yi avucunun içi gibi bilen bir meslektaş, “Olur mu öyle şey” diyeceği yerde, “Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'İskenderpaşa Cemaati gibi yerlere de gideceğiz' demesini anlamamıştım, anlıyorum ki bunu kast ediyormuş” demesin mi?
Herkes paranoya sınırlarında dolaşıyor bu konuda...
Türkiye'de her on kişiden birinin 'Cemaat mensubu' olduğunun iddia edilmesi de yaygaranın artmasına hizmet ediyor. Daha önce fısıltıyla söylenenlerin yüksek perdeden ifade edilmesi biraz da mübalağa sanatı kapsamına giren dost yakıştırmaları yüzünden; herhangi bir yerde bu denli görünür hale gelen bir toplumsal yapının kollarını siyasete uzatmadan rahat etmeyeceği düşünülür çünkü...
Biri, “Cemaat son seçimde bazı yerlerde iktidara mesaj yüklü bir ceza vermek istemiş, sandıktaki gerileme bu yüzden” dediğinde “Artık yeter” noktasına varmıştım zaten; “Hükümette Cemaat'in kaç bakanı var?” sorusu tepemi bu yüzden bütünüyle attırıverdi.
İktidarı cezalandırmaya karar veriyor ve seçimde başka partileri destekliyor Cemaat; buna karşılık kendisine hükümette koltuk ikram ediliyor... Zihniyet bu!
Ergenekon soruşturması açılıyor savcılar tarafından, birileri derhal, “Cemaat'in işi” yaftasını yapıştırıveriyor... Ergenekon sürecine Başbakan Erdoğan sahip çıkıyor, “Cemaat istedi de ondan” diyorlar... Gözaltına alınanlara “Acaba geçmişte Cemaat ile yolları ters düşenlerden mi, Cemaat intikam mı alıyor?” kuşkusuyla yaklaşılıyor... Biri serbest bırakıldığında, başını sağlayıp bilgiççe, “Anlarsınız ya, Cemaat öyle istemiş” diyenler çıkıyor...
Yahu arkadaşlar, hem kendi aklınıza zarar veriyorsunuz, hem de görevini ifa etmekten başka bir derdi olmayan görevlileri töhmet altında bırakıyorsunuz.
Lâfı fazla uzatmadan öngörümü buraya yazayım: Böylesine ortamlarda bir kişi veya grup veya örgütün ismi 'çok güçlü' diye anılmaya başlarsa, kendilerinden övücü sözlerle bahsedilenlerin ciddi bir kaygıya kapılmaları gerektiğine inanırım ben. Bana öyle geliyor ki, birileri 'Cemaat' üzerinden ciddi bir hesaplaşma planlıyor ve övücü görüntülü mübalağalı yaygarayı bu sebeple iyice artırıyor...
Gücünü kırmak, hatta bütünüyle ortadan kaldırmak istediğiniz birini/grubu/örgütü önce tepelere çıkartıp sonra aşağıya bırakırsınız; ilk çağların Çinli savaş filozoflarından beri işin teorisi böyledir...
Yeni bir kavram var; PM, ya da açılmış biçimiyle 'Perception Management' deniyor. Türkçesi 'kavrayış veya algılama yönetimi' demek... Aslında var olmayan, hiçbir gerçekliği bulunmayan bir 'durum' yaratıp onun üzerinden 'sonuç alma' sanatı bu...
Amerika'nın bölgemize gelmesi Irak'ta kitle imha silâhları bulunduğu iddiasına dayandı; bugün iddianın yalan olduğunu biliyoruz, ama yüzbinlerce Amerikan askeri PM uzmanları sayesinde bölgemize yerleşmiş bulunuyor...
David Baldacci'nin son romanı 'The Whole Truth' (Tam gerçek), Soğuk Savaş dönemindeki dünya düzenine dönmeyi amaçlayan bir silâh tüccarının PM uzmanlarını kullanarak varolmayan bir 'Rusya tehlikesi' oluşturması üzerine oturan bir öykü aslında... Romanda, tek bir kurşun bile sıkılmadan Çin ile Rusya birbirlerine karşı silâhlanma ihtiyacı duyar, tabii ABD ve müttefikleri de onları izler...
Bizde de 'Cemaat' yaygarasıyla buna benzer bir ortam oluşturuluyor. Amacı tahmin etmek zor değil: Böyle bir ortamda 'Cemaat' de diş göstermeye, kendini belli etmeye başlayacak ve böylece kuzgunlara yem yapılacaktır.
Hayır yok, bu hükümette Cemaat'in tek bir bakanı bile yok.
TAHA KIVANÇ-YENİ ŞAFAK