MHP ıÜüGenel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AKP'yi Kapatma Davası ile İlgili İlk Kez Konuştu.
MHP ıÜüGenel Başkanı Devlet Bahçeli, ''AK Parti'nin siyasi tasfiyesini ancak Türk milleti yapabilecektir'' dedi.
MHP ıÜülideri Bahçeli, AK Parti'nin kapatılması için açılan dava hakkında yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli açıklamasında, ''Altmışbeş aydır iktidarda olan bir siyasi partinin kapatılması için dava açılması, hukuki yönleri bir tarafa bırakılsa da çok vahim siyasi sonuçları olacak bir durumdur'' dedi.
Büyük bir Meclis çoğunluğuna dayanarak iktidar olan bir siyasi partinin kapatılması için başlatılan sürecin siyasi sonuçlarının yapacağı tahribatın, bunun hukuki sonuçlarından çok daha önemli ve öncelikli bir konu olarak görülmesi gerektiğini belirten Bahçeli, ''Açıkça belirtmek isterim ki; böyle bir ortamda Yargıtay Başsavcısının bu süreci başlatırken bunun siyasi sonuçlarını ve yapacağı tahribatın niteliği ve boyutlarını çok daha dikkatli olarak değerlendirmiş olması gerekirdi'' dedi. Bahçeli, Yargıtay Başsavcısının laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu gerekçesiyle açtığı kapatma davasının, bütün yönleriyle tartışılacak çok ciddi bir gelişme olduğunu kaydetti. Siyasi partilerin uymaları gereken esaslar, partilerin kapatılma nedenleri ve bu sürecin tabi olacağı usullerin Anayasa'da belirlendiğine işaret eden Bahçeli, yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Hukuki süreç başlatılmıştır. Bu nedenle konunun hukuki yönleri üzerinde bir yorum ve değerlendirme yapmak doğru olmadığı gibi, yersiz ve gereksizdir. Bu aşamada herkesin yapması gereken bu sürecin sonuçlanmasını beklemek ve Anayasa Mahkemesi'ni etkileyecek davranışlardan özenle kaçınmaktır. Bununla birlikte bu son gelişmeyi ve sonuçlarını değerlendirirken şu hususları herkesin çok iyi düşünmesi gerekir. Altmışbeş aydır iktidarda olan bir siyasi partinin kapatılması için dava açılması, hukuki yönleri bir tarafa bırakılsa da, çok vahim siyasi sonuçları olacak bir durumdur.
Büyük bir Meclis çoğunluğuna dayanarak iktidar olan bir siyasi partinin kapatılması için başlatılan sürecin siyasi sonuçlarının yapacağı tahribat, bunun hukuki sonuçlarından çok daha önemli ve öncelikli bir konu olarak görülmelidir. Anayasa Mahkemesindeki dava sürecinin ne kadar zaman alacağını bugünden kestirmek mümkün değildir. Dava sürecinde iktidar olarak siyasi yetkililerini kullanmayı sürdürecek olan AKP'nin TBMM ve hükümet düzeyindeki tasarruflarının tümü tartışmalı ve şaibeli hale gelecektir. Çok ciddi iç ve dış güvenlik sorunları ile karşı karşıya olan Türkiye kritik bir dönemden geçmektedir.
Bu sancılı süreçte; terörle mücadele, etnik bölücülük, uluslararası çalkantılar ve krize dönüşme işaretleri veren ekonomik ve sosyal sorunlar hayati önem taşımaktadır. Açıkça belirtmek isterim ki; böyle bir ortamda Yargıtay Başsavcısının bu süreci başlatırken bunun siyasi sonuçlarını ve yapacağı tahribatın niteliği ve boyutlarını çok daha dikkatli olarak değerlendirmiş olması gerekirdi. Bu çerçevede, kapatma davası açmak yerine laikliğe aykırı fiillerden sorumlu olan parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekilleri hakkında bireysel soruşturma süreçleri başlatılması daha uygun bir yöntem olabilirdi. Parti kapatma konusundaki siyasi tecrübelerimizin de bu kapsamda çok iyi değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz dönemden bugüne kadar 28 siyasi parti kapatılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşundan bu yana kapatılan siyasi parti sayısı 24 olmuştur. 12 Eylül darbesi sonrası ara rejim döneminde de bütün siyasi partiler kapatılmıştır. Ancak, bu partiler yeniden kurulmuş ve bugün de farklı isimlerle de olsa siyasi misyonlarını sürdürmektedirler. Demokratik rejimin ve siyasi hayatımızın istikrar kazanamamasının temel nedenlerinin başında, bu müdahaleler sonucunda siyasi partilerin kurumsallaşma ve kökleşme süreçlerinin sekteye uğraması gelmektedir. Türkiye'de demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla gelişememesinde ve gerçek anlamda kök salamamasında en büyük etken bu olmuştur. Yasama, Yürütme ve Yargı'nın görev ve sorumlulukları Anayasa'da açıkça belirtilmiştir. Her kurum bu çerçevede görev ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmek durumundadır. Ancak Anayasal düzeni ve dayandığı ilkeleri korurken, Türkiye'yi bir siyasi kaosun içine sürüklemekten ve çok ağır siyasi sorunlar yaratmaktan kaçınmak da herkes için bir yükümlülük olarak görülmelidir.
Bunun yanı sıra, Anayasa'nın dayandığı temel ilkelerin, siyasi partilerin kapatılması yoluyla korunamayacağı da Türk demokrasisinin bu alandaki talihsiz tecrübesiyle sabittir. Bu yöndeki zorlamaların Türk siyasi hayatında fiiliyatta doğurduğu sonuçlar bütün açıklığıyla ortadadır. Yargı organlarının verecekleri hükümler hukuki bakımdan tartışılmazdır. Ancak, bunların Türk milletinin vicdanında karşılık bulması ve kabul görmesi de göz ardı edilemeyecek sosyal ve siyasi bir gerçektir. AKP'nin siyasi tasfiyesini ancak Türk milleti yapabilecektir. Bunun yeri, yolu ve yöntemi de, milli iradenin tecelli edeceği seçim sandığıdır. AKP'nin kapatılması için hukuki sürecin başlatılmış olması karşısında, Türkiye'nin çok ağır bir siyasi kaosa sürüklenmesinin önüne geçilmesi için şu hususları siyasi partilerin değerlendirmesine sunmak isteriz: Anayasa'nın 68. ve 69. maddelerinin gözden geçirilerek, siyasi partilerin 68. maddenin 4. fıkrasına aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılması yerine, bu fiilleri işleyen parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak sorumlu tutulmasını ve bunlar hakkında cezai soruşturma ve yaptırım uygulanmasını öngören yeni bir düzenleme yapılması üzerinde durulabilecektir. Terörle organik bağı ve eylem birliği olan ve terörü bölücü amaçlar için bir vasıta olarak gören siyasi partilerin durumu ayrı bir değerlendirme konusu olabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu hususların kamuoyunda tartışmaya açılmasının yararlı olacağını düşünmektedir.''